Sabır

644 73 149
                                    

"Cem, senin ne zamandan beri ikizin var?

Bizi neden daha önce tanıştırmadın ki,

Adı ne? Cem aynı sana benziyor daha önce fark etmiş miydin? Ama hiç konuşmuyor ki olmaz böyle, sen bile arada konuşuyorsun."

Hayır, Cem'in bir ikizi yoktu. Ege'nin gözlerinde de bir sorun yoktu. Sarhoş olmadığı zamanlar dışında.

İçeride sabır dileyen ve önündeki çocuğa uzaylı görmüş gibi bakan bir Cem vardı.

Ege normalde bu kadar içmeyi seven birisi değildi, kafası çakır olana kadar içer sonrasında bırakırdı. Bu sefer arkadaşları ile içince bazen biraz abartabiliyordu. Hem sadece biraz kafasını dağıtmak istemişti ama kafası sandığından daha çok dağılmıştı.

Endişeyle biraz da korkuyla önündeki çocuğa döndü Cem, elini iki yapıp Ege'nin gözü önüne getirdi.

"Bu kaç?"

"Ben salak değilim, bunun dört olduğunu bilemeyecek kadar hiç değilim."

Acil durum ilan etmişti ister istemez Cem, normal şartlar altında onu salona bırakır kendisi odasına gider ve umurunda olmazdı ama Ege bir şekilde kendisine çekiyordu.

Yapabileceği şeyleri düşünmeye başladı Cem. Kahve? Olabilirdi ama karşısındaki genç adam kör kütük sarhoş olmuştu, ilk adım için etkili bir yöntem değildi.

Kafasında birden şimşek çaktı. Soğuk duş aldırmak. Evet, bu biraz da olsa Ege'yi açardı. Sonra da kahve yaptığı zaman genç adamın daha iyi hissedeceğini düşünüyordu.

"Kalk, gidiyoruz."

"Nereye? Lütfen gitmeyelim ben burada çok rahatım." Gerçekten de karşısındaki adam koltuğa yayılmış çok rahat gözüken bir pozisyonda duruyordu.

"Kendin mi kalkmak istesin yoksa gelip kaldırayım mı?" Sabrının tükendiğini hissediyordu Cem. 

"Hadi sen de gel.

Beraber uzanalım işte Cem niye bir yerlere gitmek zorundayız? Hep gidiyoruz biraz da kalalım. Ben evimizi özlüyorum. Canım evimiz."

 Yüzünde anlık bir gülümseme oluşmuştu Cem'in 'Evimiz' kelimesi kendini yavaş yavaş bir yerele aitmiş gibi hissetmesine neden olmuştu ama bu sadece çok kısa bir süreliğineydi çünkü önünde duran koca sarhoş bir bebek vardı.

"Geliyor musun, götüreyim mi? Bir daha sormayacağım." Sanki karşısındaki adam bir şey söylemiyormuş gibi davranan Ege koltuğun üstündeki yastığa iyice sarılmıştı. 

"Peki."

Koltukta oturan Ege'yi kaldıramayınca çözümü kucaklamakta bulmuştu Cem. Kucağında aldığında beklediğinden ağırdı. İster istemez kolları onu kucaklayan çocuğun boynuna gitmişti, üstelik elleri rahat durmuyor gözleri kapalı bir şekilde Cem'in saçları ile oynuyordu. 

İçinde bulundukları durum her ne kadar Cem için zor gözükse de Ege de düşünceleri ile savaşırken üstün bir direnç gösteriyordu. Cem'den gelen bir o kadar ferah ve yoğun kokuya rağmen. Kafasını biraz daha Cem'in boynuna getirmişti Ege. Burnu onu taşıyan adamın boynuna değiyordu ve bu ikisi için de zor bir andı.

Boynunda hissettiği nefes Cem için bir o kadar tanıdık ve bir o kadar uzaktı. Ege duyduğu koku ile tamamen uyarılmış hissediyordu. Bedeni biraz daha ona dokunmak istiyordu.

"Ahtapot gibi bana yapışarak mı bekleyeceksin Öztürk?" İstemeyerek de olsa Ege kollarını çekti. Sadece biraz daha dokunmak istiyordu. Gözlerini açtığında kendini banyoda bulmayı beklemiyordu. Yatak odası olabilirdi ama banyo? Hayır. 

"Banyoda ne yapacağız?" 

"Sen ne yapmak istersin?" Bu soru karşısında Ege bariz bir şekilde yutkunmuştu. Aklından geçen düşünceler masumca gezinen düşüncelerden değildi. Daha sertti. Karşısındaki adam düşüncelerini okumuş gibi kendisini duvar ile arasına almıştı.

Yeşil gözlü adamın elleri Ege'nin gömleğinin üzerinde geziyordu. Pürüzsüz teni göz alıcıydı Ege'nin. Karşısındaki adam gözlerini Ege'nin teninin gözüktüğü her yerde gezdirdi. Sağ elini duvara yaslayıp sol eli ile karşısındaki çocuğun düğmelerini açmaya başladı. Elleri ustalıkla karşısındaki çocuğun düğmelerini çözüyordu.

Parmakları Ege'nin tenine değdikçe uyuşuyordu adeta. Vücudunda gezinen elektrik akımını hissediyordu Cem. Karşısında duran bedenin sanat eseri olduğunu düşünüyordu, üstü kapatılmış bir heykel. Saatlerce bakabilirdi. 

Ege'nin bedeni bu ana tepki vermişti. Ege dudaklarını yaladığı zaman Cem neredeyse aklının başından gittiğini hissetti. Az önceki anın etkisinden Cem'in boştaki eli önce Ege'nin yüzünü okşadı ardından baş parmağı az önce karşısındaki çocuğun dilini gezdirdiği yerlerde dolaştı. Hissettiği dokunuşla ne yapacağını bilmiyordu Ege. Sadece bu anın hayal olmamasını ve daha ilerisini istiyordu. 

O an için Cem daha da ilerisini istemişti, daha fazlasını fakat sarhoş bir bedenden faydalanma fikri ona hoş gelmemişti yaptıklarını fark edince. Daha önce bunu defalarca yapmasına rağmen bu sefer olmazdı. Üstelik evinde kalacağı adamla.

Yavaşça Ege'nin gömleğini çıkarırken karşısındaki duran adama bakmamaya çalışıyordu Cem. Bakarsa ileri gideceklerinden şüpheleniyordu. Ege içinse durum biraz daha farklıydı. Az önce yüzünde dolaşan parmakları bedeninde hissetmek istiyordu. 

Cem Ege'yi sağlam bir yere oturttuktan sonra Ege için su sıcaklığını ayarlamaya koyuldu. Su sıcaklığını ayarlarken aklından az önce yaşanan olayları çıkaramıyordu. Ege'nin ona istekle bakan gözleri. 

"Gel hadi, böyle daha iyi hissedeceksin." Cem Ege'ye elini uzattığında Ege itiraz etmeden karşısındaki adamın elini tutmuştu.

Üstüne gelen soğuk su damlaları Ege'yi rahatsız ediyordu. Az önceki sıcaklığı şimdi üzerine gelen soğuk su damlacıklarına tercih ederdi. Dürüst olmak gerekirse bir çok ana tercih ederdi sadece soğuk su damlacıklarına değil. 

Düşünceleri yavaş yavaş yerine oturuyordu Ege'nin en azından karşısındaki nesneleri artık iki tane görmüyordu. Az önce yaşadığı adrenalinin de kendine gelmesine yardımcı olduğunu düşündü Ege.

Siktir.

Az önce yaşadıkları. Az önce yaşadıkları. Biliyordu ki yarın uyandığı zaman her şey biraz daha zihninde dolacaktı. Çekindiği durum yaşadıkları değildi Ege'nin. Hissettiklerini sarhoş olmadan da hissedebileceği gerçeğiydi. 

Kafasını kaldırıp Cem'e döndü Ege.

"Gerisini ben hallederim. Teşekkür ederim, yardımın için."

Kafasını sallamakla yetindi Cem ama gözü hâlâ Ege'nin üzerinden süzülen damlalardaydı.


SE LAM LAR

Ben geldimmm, biraz uzun bir süre oldu farkındayım ama telefi edebileceğimize inanıyorum.

Günleriniz nasıl geçiyor, nasıl hissediyorsunuz anlatın biraz.

Artık yeni bölümü de attığıma göre 1 hafta kaybolma zamanı. Değil tabii ki duruma göre bakacağız. Şimdilik Phoebe'den bu kadar.

Sizlere kucak dolusu sevgililerimi gönderiyorum. Güzel kalplerinizden öpüyorum.

Lütfen vote ve yorumları unutmayalım <3

Bizden Olur | BoyxBoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin