2.Bölüm: "Yirmi Altı"
"Ölüyorsam kime ne?"
____
Zaman, herkesin katiliydi.
Yıllar, aylar, günler, saatler ve dakikalar hatta saliseler bile geçerken herkes kendini bekleyen mutlak sona bir şekilde hazırlanıyordu. Kimisi her gece inandığı Tanrı'sına yalvarırken kimisi de ölümün devamında bir yaşam olmayacağını savunarak hayatını yitirmekten korkuyordu. Ama neden? Bir son olsun ya da olmasın sonsuz yıllar boyu yaşamak yormaz mıydı? Belirli bir hayatı yaşamak zaten zulümken sonsuzluğa açılan kapı bizim yüzümüzü incitmez miydi?
İçimde ki bu sancılar, zihnimde ki sanrılar neyin habercisiydi hiçbir fikrim yoktu ama bunların yaratıcılarını tanıyordum. Hepsiyle yüz yüze gelmiştim ve uzaktan alakası olsun ya da olmasın ortaokulda ki öğretmenim de buna dahildi. Hayatıma girip beni yönetmeye çalışan özgüvenimi yollarında paspas etmeye çalışan herkes ayna da oluşan izdüşümümün sahibiydi. En çok da kendim ama. Sırasıyla herkes hak ettiğini bulacaktı, önce onlar sonra da ben.
Kaderin iplerini tutmamız imkansızdı elbette lakin hile yapmak yasak değildi. Geleceğimi kabullenmek yerine seri ölümler ve düşüşler en azından belirli bir zaman aralığında beni eğlendirebilecekti. Hastaca düşünceler olabilirdi de olmayadabilirdi. Kimse sizin düşündüğünüzü düşünmüyor ya da hissetmiyor diye hastalıklı kabul edilemezdi. Herkesde her şeyden biraz vardır asıl mesele içinden nelerin çıkacağını, karakterini neye eğilimli yapacağının senin elinde olmasıydı. Deli diye tabir edilen insanların bizden bir farkı yoktu. Onların, o yönlerinin ortaya çıkması onları bizden ayıramaz, deli diye ötekileştirilemezlerdi. Birinin iyi olması, düşüncelerinin su gibi berrak olması nasıl normalse birinin de kötü, zehir barındıran kutsal suyla yıkananan düşünceleri de normaldi ancak bunu kabul etmek istemeyen masum rolü benimsemiş, özünde şeytanın oğlu olan embesil toplumu vardı. Düzene ayak uydurmak onlara katkıdan başka bir şey değildi.
İçimde ki yangın dinmezdi. Benim oluşumum öfkeydi, kindi, nefretti... Ben şeytanın kızı değil, şeytanı alt edecek kadın olmak istiyordum. İyiliğin beyaz noktalarına kökümü salacaktım ve yavaş yavaş, ilmek ilmek işlenecektim her bir köşeye. Tek bir beyaz nokta bırakmayacaktım. Yıllardır yapmam gereken mesele buydu. Varlığımı bu gecekondu mahallesinde sindirmek yerine yüceltmem gerekirdi fakat bana imkan sunulmamışken yapamazdım. İmkanımı yaratamazdım ama şimdi bu yabancı adam belki yardım edebilirdi. Etmek istemiyorsa bile zorla güzellik olmalıydı, olmak zorundaydı.
"Diktin yine karşıya kenafir gözlerini."dedi yabancı adam. Düşüncelerimin bölünmesinden hiç hoşlanmazdım. Kendi kuyumda boğulurken karıncalanmalar yaşamaktan da hic haz etmezdim ama hazır benimle konuşmaya başlamışken ona ne istediğimi söyleyebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUN
Teen FictionHayatım yalan ve entrikalar üzerinden ilerlerken ben sadece birilerinin piyonu olma vazifesini üstlenmiştim. Belirsizlik her geçen gün canımı acıtıyor ve ruhumun acı eşiğini yükseltmekten başka hiçbir işe yaramıyordu.