"On yedi dakika boyunca..." dedi sarışın çocuk, derin bir nefes alıp. "Hey bekle! Bu kadar çabuk mu?"
"Tanrım..." çocuk avcunu alnında dinlendirip gözlerini Minho'ya çevirdi. "Sana evlenme teklifi etmiyorum, alt tarafı bir oyun oynayacağız dedik ve oynuyoruz. Biraz sakin olur musun seni paronoyak?"
Minho burnunu kırıştırıp oturduğu toprakta biraz daha kayıp sırtını ağaca dayadı. Karşılıklı bulunan sık ağaçlardan ikisine yaslanmış, bağdaş kurmuş bir şekilde karşılıklı oturuyorlardı. "Ben erkeklerden hoşlanmıyorum, seni aptal. Bana evlenme teklifi etmeni falan beklemiyorum yani." dedi.
"Sadece ismini bilmek istiyorum. Oyun oynayacağım kişinin ismini bilmeye hakkım var, değil mi?"
Çocuk sıkıntıyla iç çekip kurumaya başlayan sarı saçlarını karıştırdı. "Hyunjin. İsmim Hyunjin."
"İsmin güzelmiş. Benimki de Minho."
"Biliyorum"
Minho kaşlarını ciddiyetle kaldırdı.
"Nereden biliyorsun?"
Hyunjin'in yüz hatları kilitlendi ve boş boş Minho'ya bakmaya başladı. Şimdi ne diyecekti? Kendini nasıl açıklayacaktı?
Silkelenip kendine geldi ve kafasının içinde söverek bir daha pot kırmaması konusunda kendini tembihledi. Ardından gergince gülüp ensesini kaşıdı.
"Sadece berbat bir şakaydı. İsmin güzelmiş Minho."
Minho kıkırdayıp ardından sırtını dikleştirdi. "Şimdi oyuna başlayabiliriz Hyunjin."
Hyunjin soracağı soruyu hatırlamaya çalışırken dudağındaki piercingi dişlemeye başladı. "On yedi dakika boyunca, telefonda bir oğlanla sexting yap."
"Dalga mı geçiyorsun?" dedi Minho. Şimdiden tanımadığı biriyle oyun oynadığı için pişman olup kendine kızmaya başlamıştı. "Sana erkeklerden hoşlanmıyorum derken şaka yapmıyordum."
"Oyun böyle oynanıyor, Minho."
"Sikeyim oyununu" dedi Minho, ayağa kalkıp, üstünü başını silkelerken. "Gecenin bir yarısı burada oturup senin azgın isteklerini karşılamayacağım. Ben gidiyorum."
Hyunjin alayla kahkaha atıp dizlerine vurdu.
"Aman tanrım! Sen gerçekten korkaksın."
Minho arkasına dönüp ellerini montunun cebine soktu.
"Korkak değilim! Böyle bir şeyin neyini lehime çevirip eğlenebilirim ki?"
"Korkaksın. Bir şeylerden zevk almayı bilmiyorsan da eğlenemezsin Minho."
"Erkeklerden hoşlanmıyorum."
Hyunjin'in yüzündeki gülüş yavaşça silindi. "Hayır. Erkeklerle sexting yapmaya bile korkuyorsun. Çünkü erkeklerden hoşlanıyor olabilirsin. Ve eğer tahrik olursan insanların sana ibne demesinden korkuyorsun. Homofobik ve korkaksın."
Minho seslice yutkundu.
Gözlerini devirdi. Erkeklere ilgi duymuyordu ve bu yüzden korkması gereken bir şey yoktu. Bu yüzden adımladı ve yeniden ağacın yanına çöktü. "Bunu sadece homofobik ve korkak olmadığımı kanıtlamak için yapıyorum. Aptal oyunun beni eğlendirmiyor."
Sarı saçlı çocuk soğuktan morarmış ve çatlamış dudaklarını yukarı kıvırıp arkasına yaslandı.
"Tabii, Minho."
Minho tekrar gözlerini devirdi ve telefonunu cebinden çıkardı. "Kiminle yaptığım fark eder mi?"
"Hayır" dedi Hyunjin. Ardından saatine baktı. "On yedi dakikan başladı."
Derin bir nefes aldı ve küfürler yiyeceğini bildiği halde rehberinde ezbere bildiği numaraya tıkladı.
Gönderilen: Kim Seungmin
Odana giriyorum ve bir hışımla üstüne çıkıyorum.Minho mesajı atar atmaz telefonunu Hyunjin'in üstüne fırlattı. Hyunjin ekrana bakıp mesajı okuduğunda kahkaha atmaya başladı. "Bu sexting başlangıcı gerçekten vahşi Minho."
"Kapa çeneni." diyip göz devirdi Minho. Ardından ellerini yüzüne kapattı ve istemsizce kıkırdamaya başladı. "Bu gerçekten de utanç verici. Az önce en yakın arkadaşıma sexting teklifi yaptım."
Hyunjin gülmeye devam ederken telefonu Minho'ya geri verdi. "Dua edelim ki Seungmin mesajı görsün, görmezse başka biriyle sexting yapmak zorunda kalırsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seventeen minutes, hyunho
Fanfiction"korkaksın, baksana, yağmurun seni ıslatmasından korktuğun için bere takmışsın." bu kitap @implatonictomuke'un "17 minutes" kitabının uyarlamasıdır.