seventeen minutes, hyunho

three minutes

"Bu gerçekten, şok ediciydi." Hyunjin ıslak vücuduna kıyafetleri geçirirken titrek sesiyle mırıldandı. Minho gülümsüyordu.

"Ben orada siktiğimin yirmi dakikası kaldım Hyunjin. Dört dakika için şikayet etme."

Hyunjin ıslak elini Minho'nun yüzüne sürüp ağaçlığa doğru koşmaya başladı. Minho suratındaki ıslaklığı tişörtünün eteğine sildi ve bağırarak Hyunjin'in arkasından koştu.
"Geri zekalı!"

Ağaçlığa oturdular ve sırtlarını ağacın kalın gövdesine yasladılar. "Pekala Minho, eğlencenin son perdesinde ne oynatmayı planlıyorsun?"

Minho tekrar o sinsi bakışı ve gülüşü suratına yaydırdı. "Önümde boxerınla kal."

Hyunjin kıkırdadı. "Önümde mastürbasyon mu yapacaksın?"

Minho'yu taklit ettiğinde Minho da ona güldü. "Belki."

Hyunjin kahkaha attı ve tekrar kıyafetlerini çıkarıp nemli vücuduyla Minho'nun karşısına oturdu.

Minho seslice yutkundu ve adem elması aşağı yukarı kaydı.

Köprücük kemikleri çıkıktı, incecik beli kıvrımlı kalçasını kavrıyordu.

Minho tekrar ve tekrar, sadece yutkundu.

Hyunjin'in bedeni onu hipnotize etmişti. Çıplak teninden yayılan tanımsız koku başını biradan daha fazla döndürüyordu.

Üç dakika boyunca Minho gözünü kırpmadan Hyunjin'i gözleriyle taradı. Hafızasına kazıdı.

Tıpkı Hyunjin gibi.

Minho bu beyaz tene dokunmak, her hücresinde hissetmek istedi.

Aklına gelen düşünceye kızdı. O düzdü.

Düz olmak, öyle davranmak zorundaydı.

Üç dakika jet hızıyla bittiğinde, Hyunjin Minho'nun surat ifadesine gülüp tişörtünü üstüne geçirdi, pantolonunu da giydikten sonra saate baktı. "Siktir, geç kalıyoruz."

Minho'nun bileğini kavradı ve çantasını sırtlanıp koşmaya başladı. "Bekle! Nereye?"

"İkinci göreve!" diye söyledi Hyunjin, nefes nefese.
"Gün doğumunu kaçırıyoruz."