seventeen minutes, hyunho

ten minutes

"On dakika içinde yaptığın bütün şerefsizlikleri açıklayacaksın."

Minho uzun süredir konuşmayan Hyunjin'e döndü. O sırada Hyunjin beşi gösteren saatine bakıyordu.
"Gerçekten bunları öğrenmek istiyor musun?"

Hyunjin "Zaten hepsini biliyorum" demek istedi fakat onun yerine "Evet Minho." dedi.

Minho derin bir nefes alıp Hyunjin'in umursamaz tavrını düşünmeyi bıraktı, ardından anlatmaya koyuldu. "Bir keresinde Seungmin ve ben bir kafede çalmak istedik. Ve... Tanrım bu çok utanç verici." Minho kahkaha attı. Hyunjin Minho'nun bu güzel kahkahasına gülümsedi. "Ve bu izni alabilmem için patronun kızıyla yatmış olabilirim."

Hyunjin tek kaşını kaldırıp sesli bir kahkaha bahşetti. Minho onun gülerken başını eğmesinin ve sarı saçlarının o kadar yıpranmaya rağmen bulutlar kadar yumuşak ve canlı görünmesinin ne kadar muhteşem olduğunu düşündü.

Hyunjin saçlarını karıştırıp dinlemeye devam etti. Minho mesajı alınca kafasını eğip düşünmeye başladı. "Lisede bir oğlan vardı, adını hatırlayamıyorum sanırım Chan olması gerek."

Hyunjin'in çenesi gerildi. "Bang chan, en yakın arkadaşım." demek istedi. Ama onun yerine kafa sallamakla yetindi. "Çocuk Seungmin'e abayı yakmıştı, biz de biraz eğlenmek istedik..." Minho anlatırken utanç içinde kıvranıyordu. "Bu yüzden çocuğu spor salonuna çağırıp Seungmin ile beraber top kafesine kilitleyip tüm gece orada bıraktık."

Hyunjin , Chan'ın karanlık ve kapalı alan korkusunu hatırladığında sinirle dişlerini sıktı. "O çocuğun bir korkusu olabilirdi, bunu düşünemediniz mi?"

Minho saçlarını karıştırdı. Bir süre konuşmadı, ağzını aralıyordu fakat doğru cümleyi bulamıyormuş gibi tekrar kapatıyordu. Sonunda konuşmaya başladığında, Hyunjin gözünü kırpmadan onu izlemeye devam etti. "Lisedeydim, alkol ve popülarite gözümü boyamıştı, neden yaptığımı bile bilmiyordum."

Hyunjin gözlerini yumup derin bir nefes aldı. "Pekala, 10 dakikan doldu."