Minho, beş buçuğu gösteren saatine baktı. "Hava bir saat içinde aydınlanacak."
Hyunjin güldü. "Vaktimiz var."
Minho başını iki yana sallayıp soru sormaması gerektiğini kendine tembihledi. Çünkü biliyordu ki eğer kendi çıkarına değilse Hyunjin soruya cevap vermeyecekti.
"Son görevi merak ediyorum."
Hyunjin burukça ve gözlerindeki kırgınlıkla gülümsedi. "Umarım hayallerin suya düşmez. Sana süper kahraman güçleri falan vermeyeceğim."
Minho güldü. "Peki bunun sonunda bir ödül var mı?"
"Ödülü kendin belirliyorsun. Eğer mutlu olursan kazanırsın, üzülürsen kaybedersin."
Minho anlamsıza kaşlarını çattı fakat üstünde durmadı. Hyunjin'in ani ruh değişiklikleri onu tedirgin etmeye başlamıştı.
Hyunjin derin bir nefes aldı ve kafasında dönüp duran boxerlı Minho'yu, sarhoş Minho'yu, sarıldığı Minho'yu, sinirli Minho'yu, utanmış Minho'yu ve diğer bütün Minhoları bir kenara fırlattı.
Çantasından bir kitap ve üzerinde numaralar yazılı bir kağıt çıkarıp Minho'ya uzattı. "Altı dakika içinde bu sayıların ne ifade ettiğini bulup şifreyi çözeceksin."
Hyunjin alayla gülümsedi. "Bunu lisedeyken de yapmıştım, bir kız dolabıma bunlardan koyup duruyordu. Hiçbirini çözmedim fakat nasıl çözüldüğünü biliyorum."
Hyunjin burukça gülümseyip başını öne eğdi. "Bir kız değil erkekti." demek istiyordu. "Hey Minho! Lisedeki sapığın bendim." demek istedi.
Ancak demedi ve susmaya devam etti.
Minho boş bir kağıt ve kalem istediğinde Hyunjin ona verdi ve Minho latince olan kitap sayfalarındaki numaralı kelimeleri birleştirip yazmaya koyuldu.
Yaparken aşırı yoğunlaşmış, kaşları belirsizce çatılıp gevşiyordu. Dudağını dişliyor, kalemin arkasını kemiriyor ve parmaklarıyla ritim tutuyordu.
Hyunjin derince bir iç çekip alık alık Minho'yu izlemeye devam etti.
Altı dakika içinde Minho, tüm kağıda bir şeyler yazıp küçük bir köşede toparladı ve seslice telaffuz etmeye çalıştı. "Contraria contraiis curantur. Tarde sed tute. Cetera quis nescit? Amantes sunt amantes."
Hyunjin, Minho'nun garip aksanına gülmeden edemedi. Bu halde bile çekici gözüküyordu.
Minho cümleleri gözleriyle tekrar tarayıp sordu.
"Bunların anlamı nedir?""Lisedeki soruları çözseydin bilecektin." diye düşündü Hyunjin. Fakat yine bir şey demedi. Anlamını söylemeye başladı.
"Zıtlar zıtlara iyi gelir. Yavaş ama emin adımlarla. Gerisini kim bilmez?"
Minho güldü. Sözleri hoş bulmuştu. Hyunjin'in oyunla bu kadar uğraşmasını ve herhangi bir insanla oynayabilmesini takdir etti.
Keşke Minho, herhangi bir insan olmadığını, tesadüf olmadığını bilseydi.
Minho zihnindeki düşüncelerle kıkırdadı. "Şairane bir ruhun varmış. Sanki cümleler şu anki durumumuzu betimliyor."
Kağıdı katlayıp eşofmanının cebine koydu ve kitapla kalemi geri verirken sordu. "Dört cümle vardı, fakat sen üç tane söyledin. Dördüncüsü neydi?"
Hyunjin dudaklarını masumca yukarı kıvırdı.
"Üzgünüm, onu unuttum."Minho başını sallamakla yetindi.
Hyunjin son cümlenin 'Aşıklar çılgındır' anlamına geldiğini Minho'ya söyleyemezdi.
Söyleyebilmek için topladığı cesaretini, lisede kitaplarını ve küçük notlarını çöpe atan Minho yüzünden çoktan kaybetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seventeen minutes, hyunho
Fanfiction"korkaksın, baksana, yağmurun seni ıslatmasından korktuğun için bere takmışsın." bu kitap @implatonictomuke'un "17 minutes" kitabının uyarlamasıdır.