fifteen minutes

1.5K 246 57
                                    

"On beş dakika boyunca, bana bir şeyler itiraf edeceksin. Korku verici şeyler. Gerçekten sır olan şeyler."

Minho kafasını kaşıdı. "Sırların sır olmasının bir nedeni var Hyunjin." dedi, tıpkı onun gibi bir kelimeyi vurgulayarak. "İki kişinin bildiği sır, sır değildir."

"Kalıplaşmış sözcüklerden sıkılmıyorsun." dedi Hyunjin, göz devirerek. "Gecenin bir yarısı burada seninle oyun oynuyorum, kimse sırrını duyamaz. Ben de söylemem, güvenebilirsin."

Minho gözlerini yumdu ve yutkundu. Yalan söylerse Hyun-

"Yalan söylersen anlarım Minho."

Minho kaşlarını kaldırıp Hyunjin'in suratına doğru eğildi.

"Zihnimi falan mı okuyorsun?"

Hyunjin, Minho'nun nefesini teninde hissettiğinde ürperdi. Gözlerini yumdu ve sakin kalmaya çalıştı. "Hayır, sadece içime doğdu."

"Tamam anlatacağım." dedi Minho. "Süreyi başlatabilirsin."

Hyunjin telefonundan saate baktı, saat bire geliyordu. Telefonunu cebine koydu ve dinlemek için dizlerini kendine çekti.

Minho tüm ciğerlerini temiz hava ile doldurup anlatmak için kendini hazırladı. "On dört yaşımdayken, erkeklerden hoşlandığımı fark ettim." Hyunjin dışarıdan ciddi gözükse de içeriden büyük bir hazla gülümsüyordu. Minho ise kilitleyip denize fırlattığı bu sırrı böylesine rahat anlatabilmesine şaşırıyordu. "Bir çocuktan hoşlanıyordum. Fakat bilirsin... on dört yaşındayken aklımız başımızda olmuyor..."

Yutkundu ve ona dikkatle bakan gözlere odaklandı. "Çocuğa ondan hoşlandığımı söylediğimde, aldığım tek şey kahkahalar ve ertesi sabah okula gittiğimde her yere asılmış olan 'Minho'nun Penis Fetişi Var' posterleri oldu.

Hyunjin kaşlarını çattı. "Bu iğrenç."

"Biliyorum." dedi. "Ama dediğim gibi, çocuktuk. Unutuldu gitti, çok umursamadım. Sonra erkeklere olan ilgim yok oldu, sanırım hormonlarım karışıktı, bilmiyorum. Artık kızlar beni etkiliyor."

Hyunjin dalga geçercesine gülümsedi. "Tabii, kızlar."

Minho imasını anlasa da sesini çıkaramadı ve devam etti. "Bir keresinde on ikinci yaş partimde arka bahçede bir oğlanı öptüğüm için annem bana tokat atmıştı." Minho'nun çenesi hafifçe titredi. Anılarını anlatırken gözleri buğulanıyordu. "Annemi seviyorum, demek istediğim bu sorun değildi. Belki de bana vurmakta haklıydı..." ardından Hyunjin'in çantasından bir bira alıp kafasına dikti.

Hyunjin bunun anlamını biliyordu.

Görevi tamamlayamayacaktı.

Hyunjin'in içi burkulsa da hiçbir şey yapamadı. Sarılabilirdi, saçlarını okşayabilirdi. Onun yerine heykel gibi dikilip karşısında dağılan Minho'yu izledi. Nedense bu şeyler onu fazla etkiliyordu.

Hyunjin daha derinini merak etti fakat deşmek de istemedi. İleriye gidemezdi.

Elini tereddütle Minho'nun omzuna koydu ve baş parmağıyla okşadı. "Sorun yok Minho. Artık kimse seni yönelimin için yargılayamaz. Sen reşit bir bireysin. Sakin ol."

Minho burnunu çekip Hyunjin'in gözlerine baktı.

Gözleri sanki içini görüyor, onu eritmekten beter ediyordu. Küçücük hissediyordu.

Minho kalbinde oluşan bu çarpıntıdan ve buna sebep olan gözlerden nefret etmek istedi.

Ama yaptığı eylem kucağındaki parmalarına kaşlarını çatıp kendine küfür etmekten ileriye gidemedi.

Yıllardır dizginlediği duyguları içinde tekrar alevlenirken, kül ettiği kalbi daha büyük kıvılcımlarla parlıyordu.

Minho gece yarısı tanıştığı bu manyağa neden bu kadar takıntılı olduğunu bilmiyordu.

Ya da bilmek istemiyordu.

seventeen minutes, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin