Yunmeng'e geldiğinde havanın hafiften kararmaya başladığını fark etmişti. Yolda gelirken gördüğü her şeye sanki ilk defa görüyormuş gibi baktığı için zaman hızlı geçmiş ama bu onu rahatsız etmiyordu.
Siyah bir duman şeklini alarak saklandığı gölgelerde, yemek vaktine geçtiklerini tahmin ettiği kalabalığı görmüştü. Onları izlemeyi bırakıp planını hazırlamaya başlamıştı biraz zaman geçtikten sonra tam da istediği kişinin önden çıkmasıyla ne kadar şanslı olduğunu düşündü.
Bilerek kendini fark ettirip, ormana doğru ilerlemeye başladı. Bir ağacın tepesine çıkıp beklemeye başlamıştı ki, çocuğun tahmin ettiğinden daha hızlı bir şekilde gelmesiyle o da ona eşlik ederek planını uygulamaya başladı.
Ağaçtan bir anda önüne atlayarak onu korkutmuş, tepki vermesine izin vermeden hazırda tuttuğu tozu yüzüne olabildiğinde nazik bir şekilde atmıştı. Çocuğun kızgınlık ve şaşkınlığı aynı anda barındıran gözleri tozun etkisiyle yavaşça kapanmıştı.
Onun düşmemesi için yardım ederken, "Özür dilerim genç efendi Jin Ling, ama beni unutmalısınız." diyerek mırıldandı. Unutma tozunu ustası uzun zaman önce vermişti ama bugüne kadar kullanmasına gerek kalmamıştı. Şimdi ise sekte girmenin bir yolunu bulmalıydı ki bu da bu çocukta bitiyordu.
Onun uyanmasını beklerken üstünü değiştirmeye başlamış, kırmızı gözlerini değiştirmeye odaklanmış, en sonunda açık kahverengi yapabildiğinde rahat bir nefes verdi. Uzun yıllar göz rengini değiştirerek yaşadığı için bu onun için çok da zor değildi. Önemli olan büyük bir şok yada yaralanma geçirmemesiydi. O zamanlar kontrol edemediğini güzel olmayan bir şekilde öğrenmişti.
O hazırlılarını yaparken yan tarafından gelen seslerle hemen toparlanmış ve yüzüne endişeli olduğunu düşündüren bir ifade yerleştirip çocuğun yanına yaklaştı. Gözleri yavaşça açılan çocuğa, "Hey, sonunda uyandın. İyi misin?" diye yine endişeli çıkarmaya çalıştığı bir ses ile sordu.
Jin Ling, gözlerini açtığında duyduğu ses ile başını tutmuştu. Başının neden bu kadar ağrıdığını düşünürken karşısındaki endişeli görünen adamın sorusuna cevap verdi. "İyiyim sanırım. Siz kimsiniz? Neredeyiz? En son yemekten çıktım.." son söylediğinden sonra başına saplanan acıyla kaşlarını çattı.
Yuan, tozun işe yaradığını fark ettiğinde içten içe hem rahatlamış hem de sevinmişti. "Ben buraya geldiğimde başınızda siyahlı bir adam vardı, beni gördüğü gibi kaçtı. Size kötü bir şey yaptığını düşünmüştüm şükürler olsun uyandınız." diyerek onu cevapladı.
Jin Ling, adamı bir süre incelemiş yalan söylemediğine emin olmuştu. Zaten hatıraları bulanık olsa da birinin arkasından gittiğini hatırlıyordu. Yine iki dayısından yiyeceği azarı düşünürken derin bir iç çekti. Karşısındaki adama bakıp gülümsedi. "Teşekkür ediyorum, hayatımı kurtardınız. Size nasıl borcumu ödeyebilirim?" diyerek içten bir soru yöneltti.
Yuan, planının düzgünce işlediğine seviniyordu. "Ah, tabi ki bir şey yapmanıza gerek yok. Sadece bana Hanguang-jun'u nerede bulacağımı söylerseniz çok mutlu olurum." diye sesini samimi tutmaya çalışarak sormuştu
Jin Ling, Hanguang-jun adını duyduğunda şüphelenmesine engel olamamıştı. Ona da bunu belirten bir şekilde bakarken, "Neden öğrenmek istiyorsunuz? Size öylece birinin yerini söyleyemem üzgünüm." diye olabildiğince nazik olarak yanıtladı.
Yuan, elini ensesine atıp utanarak gülümsemiş , "Ben ondan dövüş sanatları öğrenmek istiyordum. Ona hayranım! Şansımı denemek için Gusu'ya gidiyorum.
Yani yaşadığım yer çok uzakta olmasına rağmen orada bile o kadar meşhur bir insan ki, eğer ondan bir şeyler öğrenebilirsem belki, ah... sanırım saçma bir hayale kapıldım nasıl koskoca Hanguang-Jun önemsiz birisine..." diye olabildiğince açıklamaya çalıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
树荫下的花 - 𝓦𝓪𝓷𝓰𝔁𝓲𝓪𝓷
Fiksi PenggemarYuan, yıllardır onu büyüten adamdan sadece sevgi görmek istemiş ve istediği sevgi yerine bir sürü acı alabilmişti. Onu seven, her zaman yanında olan bir ailenin hayali bile o kadar uzak kalmaya başlamışken yeni bir görev almıştı. Görevin zorluğu kar...