5. Bölüm

630 85 45
                                    


Yuan, rahat uykusundan kapısının çalmasıyla uyanmıştı. Normal zamanlarda kendisi de erken saatler de kalktığı için bugün böyle uyandırılmak garip gelmişti. Yerinden kalkıp dikkatlice kapıya gidip açmış, gelen kişinin "Hanguang-Jun sizi bekliyor, hazırlanın sizi götüreceğim." demesiyle kafasını sallamış ve getirilen kıyafetleri almıştı. Sanırım sekte uygun giyinmesi gerektiğini düşünmüşlerdi. Hazırlandıkları sonra çıkmış ve bekleyen kişiyle beraber ilerlemeye başlamıştı.

Çalışma alanı olduğunu tahmin ettiği yere geldiklerinde, merakla etrafa bakınmaya başladı. Antrenman yapmaya başlamış öğrenciler ile dolan alan onun minik de olsa heyecanlanmasını sağlamıştı. Böyle bir alanda çalışmanın ne kadar eğlenceli olabileceğini düşünürken duyduğu kısık öksürük sesi ile önündeki adamı fark etmiş hemen selam vermişti.

Selamı verdikten sonra yüzüne masum bir gülümseme yerleştirmiş, "Beni öğrenciniz olarak kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim! Elimden gelenin en iyisini yapacağım!" diyerek coşkulu bir tepki vermiş, onun ne tepki vereceğini merak ederken, sessiz geçen dakikalarda adamın yüzünde en ufak değişme olmamıştı. Bir kaç dakika daha onu inceleyen adam en sonunda kararını vermiş gibi gerilemiş ve ona çalışması gereken şeyleri söylemeye başlamıştı.

İlk olarak altın özüne yoğunlaşmasını isteyen adamı dikkatle dinliyordu. Planını uygularken en çok istediği de normal bir şekilde kullanabileceği güçlerini geliştirmekti. Uzun süre antrenman yaptıktan sonra yağmaya başlayan yağmur onları yarıda kesmiş, hızlıca yanlarında biten biri sayesinde ıslanmaktan kurtulmuşlardı. Adamın ne yapması gerektiğini söylemesini beklerken onun hiçbir şey demeden ilerlemesini görmüş, biraz yerinde durduktan sonra yanına giderek onunla yürümeye başlamıştı.

Wei, eşinin kim olduğunu bilmedikleri bir çocuğa ders vermesini istemiyordu. Sabah onunla gitmek istemiş, kardeşinin azarlamaları sonucu içeride durmak zorunda kalmıştı. Onun fazla güvensiz olduğunu düşünüyorlardı ama biranda ortaya çıkan birisine ne kadar güvenilebilirdi ki, içeride sıkılmamak için yeğenine yeni bir oyun öğretmiş ve onunla uğraşarak zaman geçirmeye çalışmıştı. Bir süre sonra duyulan yağmur sesiyle heyecanla yerinden kalkmış, aldığı şemsiyeler ile dışarıya çıkmıştı. Arkasında bıraktığı yeğenini şu an için umursamıyordu.

Antrenman alanına geldiğinde onları bulamamış, biraz ilerlediği zaman ise ikisinin konuşarak yürüdüklerini görmüştü. Onlara doğru ilerlerken duyduğu isimle bir süre donmuştu. Çocuğun isminin Yuan olduğunu biliyordu ama şimdi eşinin söylemesiyle kendi oğulları aklına gelmiş, anılar aklına dolmaya başlamıştı.

                             🪄🪄🪄🪄🪄

"A-yuan! Koşma dedim, düşeceksin şimdi..." dediği anda düşüp ağlamaya başlayan oğlu ile gülümsemiş yanına gidip onu kucaklamıştı. Gözyaşlarını silerken, "Eğer sözümü dinleseydin düşmezdin, ağlamamalısın. Şimdi yaraya bakalım, Hım minicik bir çizik olmuş, acıyor mu gerçekten?" diyerek sorduğu minik oğlu daha bir buçuk yaşına yeni girmişti. Yürümeyi öğrendiği zamandan bu yana onu tutmak imkansızlaşmıştı. Ne zaman bir açık bulsa koşmaya başlayıp onlardan kaçıyordu.

Yuan, yaşlarla ıslanmış gözlerini ona çevirmiş ve sorusunu minik Kafasını sallayarak cevaplamıştı. Sonra da dudağını büzmüş ve Kafasını onun omzuna koymuştu. Hem annesinin kızmasını istemiyordu hem de birazcık uykusu gelmişti. Zaten kısa  bir süre sonra rahat bulduğu omuzda uykuya dalmıştı.

Onun uyuduğunu fark eden Wei, odasına götürmek için ilerlerken arkasından sarılan bir çift kol ile duraksamış, kendisine ve oğluna öpücük veren eşini görünce gülümsemişti. "Lan Zhan! Hoş geldin." diyerek onu karşıladı.

树荫下的花 - 𝓦𝓪𝓷𝓰𝔁𝓲𝓪𝓷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin