And we had dinner together.

1.2K 131 14
                                    

"Evet, adres doğru. Ne kadar zamanda gelirsiniz? Peki o zaman. Teşekkür ederim. İyi günler."

Telefonu kapattım ve yanıma bıraktım. Yemek için sipariş vermiştim çünkü kendimi bir şeyler pişiremeyecek kadar yorgun hissediyordum. Bütün gün dükkan dükkan gitar teli aramakla uğraşmıştım ve daha fazla ayakta kalacak gibi hissetmiyordum.

Yemek gelene dek biraz dinlenmeye karar verip koltuğa uzandım ancak başımı yastığa koyduğum gibi kapı çaldı. Keyifsizce bedenimi kaldırdım ve kapıya baktım.

"Şey, merhaba." Minho karşımda çekingen bir şekilde gülümsüyordu. Onunla onu tanıyacak kadar sohbet etme şansım olmamıştı ama şimdiye dek sevimli ve biraz utangaç biri gibi görünüyordu. Bir kez evi gezdirmek ve bir kez de kağıt imzalamak için buluşmuştuk. Bugün taşınmış olması gerekiyordu. Sabah ben evden çıkarken nakliye kamyonları yeni gelmişti ve ben yaklaşık beş dakika önce eve geldiğimde kamyonlardan iz yoktu.

"Merhaba." dedim ben de yorgunlukla gülümseyerek. "Taşınabildin mi? Genelde yorucu oluyor."

"Doğru. Nakliyeciler bir saat kadar önce gitti. Sabah yaptığım kahvaltıyla duruyordum ve az önce yemek hazırlayayım dedim ama sanırım doğalgaz açılmamış."

"Ah." İki katlı evin alt ve üst katının elektriği, suyu ve doğalgazı ayrıydı. Benim arayıp açtırmam gerekiyordu ve doğalgaz hakkında arama yapmayı unuttuğum tek konuydu. "Benim hatam. Şimdi arayabilirim ama tahmini iki saatten erken açılmaz sanırım. Ben de az önce yemek söylemiştim, içeri geçmek ister misin? Et yemeği seviyorsan birlikte yiyebiliriz."

"Çok severim. Hesabı paylaşacağız, değil mi?"

Güldüm. "Sen okuyorsun, unuttun mu?"

Gülüşü tüm yüzünü kapladığında kapıyı daha fazla araladım ve geri çekildim. İçeri yürürken etrafa bakıyordu. Koridorda duran çantayı fark etti. "Aman Tanrım, bas gitar!"

"Elektro. Bakmak ister misin? Bir teli kopuk ama."

Sesli cevap vermektense kafasını salladı. Çantayı kaldırıp kapısı kapalı odaya girdim. Peşimden geldiğinde şaşkınlıkla, "Yok artık!" dedi. "Bana mesleğinden hiç söz etmemiştin. Rock müzisyeni miydin?" Ben çantadan gitarı çıkarırken odanın köşesinde kurulu olan bateriye yöneldi.

"Ben vokal koçuyum, insanlara seslerini nasıl doğru kullanacaklarını öğretiyorum. Ama bazı arkadaşlarımla küçük bir grubumuz var, şarkı coverlayarak internete yüklüyoruz ve biraz para getiriyor. Bateri benim değil. Arkadaşım apartmanda yaşıyor ve orada pratik yapamazdı. Sık sık buraya gelir. Bir gün seninle tanıştırabilirim ve bizi çalarken dinleyebilirsin."

Baterinin zillerinden birine dokundu. "Çok havalı!" dedi biraz daha yüksek ve heyecanlı bir sesle. Sırıttım. Bana dönerek, "Başka müzik aleti çalabiliyor musun?" diye sordu.

"Tabi ki. Piyanoyu üniversitedeki tüm arkadaşlarım biliyordu, bazıları yeni öğreniyordu ama sonuç olarak çoğu iyi çalabiliyordu. Ben de yeni öğrenenlerdendim ve şu an biliyorum. Kalimba diye bir müzik aletim var, sesi beni çok rahatlatıyor. Yakın zamanda da akustik gitar kursuna başladım."

"Yani elektro gitar çalabiliyorsun ama normal gitarı çalamıyorsun?"

Kıkırdadım. "Gerçekten alakaları yok." Elimdeki gitara yaklaştı ve sağlam tellerine dokundu.

"Peki bu nasıl oldu?" Kopuk teli gösterdi.

"Geçen hafta prova öncesi gömleğimin düğmesine takıldı. Provayı iptal ettik." Kaşlarını kaldırdı ve tellerden birini hafifçe çekiştirdi.

"Çok sertmiş. Sana kolay gelsin."

"Teşekkürler. Sen aşçılık okuyordun, değil mi? Masraflarını ailen mi karşılıyor?"

"Hayır. Onların kazancı sadece kendilerine yetiyor. Ben üniversiteye geçtiğimden beri çeşitli işlerde çalıştım. Hocalar bana staj ayarlıyor ama ek iş olarak kasiyerlik, kuryelik, tenis kortunda sekreterlik gibi küçük şeyler yapmışlığım oldu. Sonuncusu fazla uzun sürmedi ama en kritik zamanda ayarlandığı için asla unutmam."

Dudaklarımı büzdüm. "Etkileyici. Hiç bu kadar çalışkan biriyle karşılaşmadım sanırım."

"Üç müzik aletini öğrenmişsin, yeni bir kursa başlıyorsun ve aynı zamanda eğitmensin. Tekrar düşün bence."

Kapı zilini duyduğumda oturduğum tabureden kalktım. "Sipariş gelmiştir. Sen masaya geç, ben getiririm."

Ardından hiçbir şekilde garip bir sessizliğin oluşmadığını hoş sohbetli bir yemek yedik. Minho'nun cidden tanınmaya değer bir insan olduğunu anlamıştım. Bana kendini nasıl sürekli zor durumlara soktuğundan ve bunlardan nasıl kurtulduğundan bahsediyordu. Özellikle kolay sarhoş olduğundan en kötü potlarını içki içtiğinde kırdığını söylemişti.

Ve bu şekilde ilk baş başa yemeğimizi yemiştik.

""

2.8

Story's Beginning: Renting Neighbor ;; 2Min {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin