And you taught me how to cook.

746 111 5
                                    

“Aşçılık okumaya nasıl karar verdin?”

“Ablamla tatlı yapmayı severdik. Tercih dönemi gelince bir baktım, dönüp dolaşıp yine aynı yere geliyorum ve sonunda yazayım gitsin dedim.”

“Ama memnun değilsin?”

“Sevmediğim yemekleri de öğretiyorlar ve bu cidden sıkıcı. Sanırım tamamen bana göre bir meslek değilmiş.”

“Başka bir meslek edinmek ister miydin?”

Durup arkasını döndü ve dalgınca yere baktı. “Sanırım hayır. İnsanlara benim sevmediğim yemekleri pişirecek olmam fikri biraz sinir bozucu ama yemek yaparken ablamla geçirdiğimiz günleri daha iyi hatırlıyor gibi hissediyorum. Aklımdan tamamen silinmeden biraz daha bunlarla zaman geçirmek isterim.”

Tezgahta tekrar önüne döndü. Beni balkonunda yemek yemeye davet etmişti, ya da benim balkonumda çünkü teknik olarak onun evi de benim evim sayılırdı. Bir an kaldığı evin ikimizin evi olduğunu fark ettim, belki Beomgyu ve Ryujin'in anladığı gibi ev arkadaşı sayılabilirdik. Yine heyecanlandığımı hissederken onu izlediğim sandalyeden kalktım ve yemek yaptığı tezgaha yürüdüm.

“Ben de yardım edeyim.”

Ciddi olup olmadığımı anlamak için yüzüme baktı ve sonra benim tarafımda bir çekmece açıp bıçak çıkardı. “Şu sebzeleri doğrayabilir misin?”

Bıçağı alarak sebze kabını önüme çektim. Yeşil soğanı ince ince doğramaya başladım.

“Elini kesme.”

“Tamamdır.”

Yavaş da olsa yeşil soğanları bitirdim ve Minho'ya verdim. Sırıtarak önüme kuru soğan koydu. Ben almak için uzanınca geri çekti.

“Sana bunu doğratmayacağım. Hiçbir yeri göremez olursun. Dolaptan eti çıkar.”

Dediğini yapıp buzdolabına ilerledim ve eti koyduğu kabı tezgaha taşıdım. Soğanın hepsini doğramıştı.

“Ne kadar hızlısın.”

“Şuradaki poşetten patates alıp soymaya başlayabilirsin. Onu da kızartırız.”

Ben patateslerle ilgilenirken o doğradığımız soğanları kızaran yağa attı.

“Az sonra da eti ekleyeceğiz ve piştiğinde balkona geçebiliriz.”

“Kolaymış.”

“Her yemek kolay ama bu en kolayı. Bu arada patatesin yarı parasını almam gerek.”

“Neden?” dedim anlamayarak.

“Bu kadar kalın soyulmaz.” Yanıma gelip dokunmadığım patatedlerden birini aldı. Bana nasıl doğru soyacağımı gösterip benim yapmamı bekledi. “Güzel, çok iyi oldu.”

Gururla soyduğum patatesleri doğrama tahtasına aldım. Bütün işimiz bittiğinde tabakları alıp balkona çıktık.

“Geçen haftadan sıcak.”

“Yine de kış geliyor.” diyerek elindeki tabakları yerleştirdi Minho. Sandalyesine kurulduktan sonra içeceklerimizi doldurdu. “Kışı sever misin?”

“Yani. Soğuktan fazla hoşlanmam ama etraf güzel görünüyor.”

“Ben bayılırım.”

“Taşındığın zaman şu sokaktaki kediler için dışarı çıktığımızda kışı seviyormuş gibi durmuyordun.”

“Soğuktan hiç şikayet etmedim.”

“Burnun kızarmıştı.”

“Yine de yakışıklıydım.”

“Doğru.”

Keyifle dudakları kıvrıldı. Manzaramın tadını çıkararak arkama yaslandım ve yemeğimizi yedik.

Ve bana ilk defa yemek yapmayı öğretti.

“”

27.8
28.8

devamı sabah :")

Story's Beginning: Renting Neighbor ;; 2Min {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin