Bir haftam şirket ve ev arasında mekik dokuyarak geçmişti. Sonunda cuma akşamı, bütün hafta sonu zamanımı kendime ve daha da iyisi grubuma ayırabileceğimi bilerek eve giriyordum. Eve attığım ilk adımda hissettiğim huzur, attığım ikinci adımda duyduğum cam kırılması sesiyle kayboldu.
Minho üst katta bir şey kırmıştı ve bağırıyordu.
Korkarak evin kapısını çektim ve koşarak üst kata giden merdivenlere ilerledim. Kapıyı çalmama rağmen cevap gelmeyince bendeki yedek anahtarı çıkardım.
Mutfakta yerde oturuyordu. Göğsüne çektiği dizlerine yüzünü saklamış ve kollarını sarmıştı. Kulaklarımda atan kalbimin sesi biraz yatışınca hıçkırdığını fark ettim. Az öncekinden daha büyük bir endişeyle yanına yürüdüm ve yerde duran, yarısı gitmiş kırık şişeye basmamaya özen gösterdim.
“Minho, iyi misin?” diye sordum omzuna dokunarak. Şoka girdiğim için polisi veya ambulansı aramam ya da aramamam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu.
“Kaldır başını,” diyerek bir elimle çenesine dokundum ve diğeriyle saçlarını okşadım. Bunun onu sakinleştirmesini umuyordum. Öte yandan mutfağı tamamen sarmış olan alkol kokusu hiç iyiye işaret değildi.
Biraz sonra ağlamaktan yorulmuş gibi yerinde biraz kaydı ve arkasına yaslanarak başını duvara dayadı. Yüzü tavana bakıyordu ama kızarmış gözleri açık değildi. Azıcık da olsa kendine gelmiş olmasını umarak yutkundum. “Sorun ne? Sana ne oldu?”
Cevap vermese de diğer tarafında duran elini uzattı. Elinde sade bir çerçeve içinde kendisi ve ondan birkaç santim daha uzun duran bir kızın fotoğrafı vardı.
“Bugün ablamın ölümünün üzerinden iki yıl geçti.”
Fotoğraftan başımı kaldırdım ve titreyen âdemelmasına baktım. Dudaklarının kenarları aşağı eğilmişti. Göğsü hâlâ hıçkırır gibi ara ara sekiyordu.
“Staj yaptığı dönem bir tutuklu karakoldan kaçarak ablamı evine dek takip ediyor, polisler geldiğinde de rehin alıyor. Ablam evinden sağ çıkamıyor.”
Sözcükler aldığı alkol yüzünden ağzından yuvarlanarak çıkıyordu. Ağlamak istesem de ona destek olmam gerektiği için yapmadım. Kendimi tuttum ve ben de duvara yaslanırken kolumu ensesinden geçirerek başını koluma koymasını sağladım. Bir yandan da omzunu sıvazlıyordum ancak yaptığım şeylerin ne kadarı doğruydu, işe yarıyor muydu hiçbir fikrim yoktu.
“Haber geldiğinde yıkıldım. O şerefsizi kendim cezalandırmak istedim ama yapamadım. Ablamın arkadaşları bana bir psikolog ayarladılar ve bir sene terapiye gittim. Benim için gerçekten zor bir zamandı ama ailem benden daha soğukkanlıydı ve neyse ki benim gibi kendilerini dağıtmayarak bunu kaldırmayı başardılar.”
Gözlerini sıktığı gibi küçük bir damlanın yanağından süzüldüğünü gördüm.
“Elimden gelecek bir şey olmadığını biliyorum ve günlük hayatımda eskisinden çok daha iyiyim ama yıldönümü yaklaştıkça kaybolmadan edemiyorum. Resmen kendi içimde kayboluyorum. Bu günleri görmesini isterdim.”
Ağlamamak için dudaklarımı sıkmaya başladığımda hafifçe yana döndüm ve bedenini kendime çekerek ona sımsıkı sarıldım. Yüzünü omzuma bastırırken tekrar hıçkırdığını duydum. Ellerimi yine saçlarına çıkardım ve onu sakinleştirmesi için içimden dua ederek okşamaya devam ettim.
Onu teselli edecek hiçbir şey söyleyemedim. Biraz ağladıktan sonra bana sarılırken sızmıştı. Daha öncesinde sarhoş olduğunda yaşadığı sorunlardan bahsederken kolayca uykuya dalabilmesini övmüştü. Bütün gece deliksiz bir uyku çekeceğini düşündüm. Onu yatağına taşıdıktan sonra yerdeki cam kırıklarını topladım ve ertesi gün gördüğünde kendini kötü hissetmemesi için çerçeveyi evime götürdüm. Daha iyi bir ruh halindeyken ona geri verebilirdim.
Ve böylece bana ilk kez kendini açmıştı.
“”
yıldönümü 28 Ağustos'a denk gelmiyor, tam olarak 35 yılınhiçbirimizinisminibilmediğionüçüncüayı'na denk geliyor
bu yüzden kendini hiç üzme çiçeğim
7.8
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Story's Beginning: Renting Neighbor ;; 2Min {✓}
FanfictionSeungmin'in aradığı kişi Minho'ydu. "" | 2021 Ağustos