Spor salonundan çıkıp arabayla eve gidiyordum ve Maya'yı düşünmeye başladım.
Maya'yla işler biraz tuhaf sanki. Çok güzel, zeki, eğlenceli birisi. Ama aramızdaki ilişkiyi bilemiyorum. Arkadaş değiliz çünkü arkadaşa göre çok flörtözüz.
"O zaman siz Woo'yla evlisiniz" diyen iç sesimi duymamış gibi yapacağım.
Sevgili zaten değiliz. Heyecanlanmıyorum kızın yanında. Ya da ona kendimi iyi göstereyim çabasına girmiyorum. Oysaki Liz'e karşı oluyordu. Ve Wooyoung'a...Evet yarın bunu Maya'ya söyleyeceğim. Arkadaş olarak kalmak çok daha iyi olacak. Bizim çocuklarla da tanıştırmalıyım. Çok iyi anlaşacakları kesin.
Yurda geldiğimde Hongjoong hariç herkes toplanmış salonda film izliyordu. Hongjoong çok çalıştığından genellikle eve geç gelirdi.
Herkese selam deyip banyoya geçtim. Ellerimi ve yüzümü yıkadıktan sonra rahat kıyafetler giyip bizimkilerin yanına indim. Tekli koltuk boştu. Ama ikili koltukta Woo vardı. Yanında da Jongho oturuyordu. Jongho'yu kaldırıp "Şu boş yere otur ben burda oturacağım" diyip Woo'mun yanına geçtim.
Ve hemen sarılıp vücutlarımızı tek vücut yaptık. Ona sarılmayı çok seviyorum. O benim diğer yarım. Çok fazla kavga etsek de asla ayrılamayız. Ben bu şapşikten nasıl ayrı kalayım ki zaten. Şu tatlılığa bakın.
"Erken geldin bugün" diye fısıldadı. Yeosang hemen "Sessiz olun" diye uyardı.
"Evet bugün çok fazla çalışmadım. Her gün ağır çalışırsam bedenim kaldırmaz" o da onaylayan sesler çıkardı ve filmi izlemeye devam ettik.
1 saatin sonunda ben ve Hwa ağlarken diğerleri halimize gülüyordu.
"Gülmesenize be! Siz kalpsizseniz biz ne yapalım!" diye çemkirdim."Shutter Island izleyip ağlayan tek insanlar olabilirsiniz" dedi Mingi.
Seonghwa "Oğlum adam ölecek öleceeeeek" diye bağırdı. Aynen göstermemiş olabilirler ama söylediler.
O sırada kapı açıldı ve Hongjoong elinde tavuklarla içeri girdi. Ona teşekkür edip mutfağa geçtik. Hepimiz masalara oturup tavuğumuzu yerken birinin bana baktığını hissettim. Kafamı çevirdiğimde Woo'nun bana baktığını gördüm. Sırıtarak göz kırpıp önüme döndüm.Salak çocuk. Çok seviyorum be.
Şu Hwa'ya da bak. Yemek yerken bile taş gibi.
Yemekten sonra uykum geldiği için herkese iyi geceler deyip odama çıktım. Yatağımda gözlerimi kapatıp uzanırken içeri biri girdi.
"Kapı çalmak nedir bilir misin?"
"Bilmem" deyip yanıma uzandı Woo. "Bak 'Dororo' diye bir anime buldum. Konusu da çok güzel. Hadi izleyelim" dedi ve tabletini gözüme doğru uzattı.
"Uykum var Woo. Yarın izleyelim." cidden uyumak istiyordum.
"Olmaz. Zaten kısa bölümler. 1 sezoncuk. Sen kapat deyince kapatırım biraz izleyelim ama"
"İyi tamam aç hadi" daha fazla itiraz edecek gücüm yok. Biraz izleyelim bari.
Sırtımızı yatak başlığına yaslayıp getirdiği cipsleri de önümüze koyup animeyi izlemeye başladık.
Yaklaşık 2 saat sonra benim iyice gözlerim ağrımaya başladı. Ama o kadar güzel ve heyecanlı ki izlemek istiyorum.
"Young-ah durdursana bir. Gözümü açmakta zorlanıyorum artık"
"Tamam durdurdum yarın devam ederiz. Beğendin mi?" beğenmek mi...
"Bayıldım Woo aşırı güzeldi. İyi ki izlemişiz. Hyakkimaru da taş gibi çocuk hee" cidden fena düştüm
"Evet katılıyorum. Yarın izleriz artık. Sen iyice kötü oldun. Hadi uyu artık iyi geceler" dedi ve saçımı öptü.
Tam odadan çıkacakken "Sana da iyi geceler rüyanda beni gör" dedim.
"Görmediğimi kim söyledi" dedi ve göz kırpıp odadan çıktı.
Bu çocuk artık kalbime zarar...
Yangın anında yapılacaklar
https://www.instagram.com/p/CR6rD0wLYyB/?utm_medium=copy_linkTıklanmıyor olabilir isteyene özelden atarım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BROWNİ ~Woosan
FanficEn yakın arkadaş olup birbirini seven iki genç... "San, sen gay değil miydin?"