San'la konuşmamız üzerinden 3 gün geçti ve hala eve gelmedi. Gelmesin de zaten onu görmek istemiyorum. Ama yine de çok özledim.
Yatağımda uzanıp bunları düşünürken içeri Hongjoong girdi ve yatağımın karşısındaki koltuğa oturdu.
"Woo seninle biraz konuşmamız lazım"
"Olur konuşalım" ne hakkında olduğunu tahmin edebiliyorum.
"San'la küslüğünüz ne kadar sürecek? İkinizin de daha fazla üzülmesini istemiyorum"
"O gelip ne zaman özür dilerse biter. Siz de gördünüz neler dediğini"
"Woo ama sen de ağır konuştun. Çocuğun dansına bile laf ettin. Sen haksızsın demiyorum. Ama ikiniz de hatalısınız. Bu kadar kırmamalıydınız birbirinizi"
"O bana bağırırken sessiz mi kalsaydım? Ben de karşılık verdim doğal olarak. Ve eminim o kırılmamıştır. Asla beni önemsediğini düşünmüyorum"
"Saçmalıyorsun artık. Seni ne kadar sevdiğini bilmiyor musun? Ve şu anda bile sadece San seni üzmüş gibi konuşuyorsun. San'a önemsiz bir şey için ilk sen kızdın. O da kendini savundu ve sen dalga geçtin. Sonra o da seni kırmak için bence öyle konuştu. Bu kadar büyütmemeliydiniz.
Yani ikinizin de hatalı olduğunu öğren lütfen. Haklı haksız aramıyorum. Sadece ne yaptığınızı bilin ve ikiniz de konuşup eski halinize dönün. Ayrı olmak size yaramıyor"O bunları söylerken ben çoktan ağlamaya başlamıştım.
"Haklısın ama inan göründüğünden daha çok canım yanıyor"Gelip bana sarıldı ve "Lütfen ağlama seni üzmek için demedim. Çok konuştuğumu biliyorum ama sizin iyiliğiniz için bunları söylemek zorundayım. Hwa da San'la konuştu eminim o da üzgündür"
"Tamam teşekkür ederim. Konuşmaya çalışırız. Ama biraz daha böyle kalsak iyi olur"
"Peki sen bilirsin. Bu süreyi çok uzatmayın yine de. Seni seviyorum"
"Ben de seni seviyorum" bir kez daha sarıldı ve odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BROWNİ ~Woosan
FanfictionEn yakın arkadaş olup birbirini seven iki genç... "San, sen gay değil miydin?"