Saat akşama doğru geliyordu ve biz hala birlikte çalışıyorduk, ben neredeyse bütün can alıcı noktaları yazmıştım. Yani benim işim bitmişti, geriye çizimler ve çizimlerden sonra da baloncuklar içine diyalogları yerleştirmek kalacaktı, bu sırada ben tamamen kendimi kaptırmış çizim yapan Sehun'u izliyordum.
Bütün yüzü ciddi bir ifade almış, kaşları ince detaylara geldiğinde çatılırken dudaklarını dişliyordu. Gözlerim çizdiği şeylere bakarken aklıma bir fikir gelmişti, acaba.. sanırım bir şey kaybetmezdim bu yüzden kalemliğin yanında bulunan küçük kağıtlardan birine bir şeyler yazmaya başladım.
Aslında bu bir teklifti, umarım kabul ederdi ve kabul ederse umarım kalpten gitmezdim. Kalbim hızlı hızlı atarken kağıdı ona uzatmak için başımı ona çevirdiğimde bakışlarının zaten benim üstümde olduğunu fark ettim, bu biraz utanç vericiydi. Ellerimin titremesini göz ardı ederek gülümsedim ve kafamı yana eğerken kağıdı uzattım.
Kafamı yana eğmem kesinlikle bir tik gibiydi ve ne zaman birinden bir şey istesen ya da bir şey teklif etsem hep böyle oluyordu, elimde olan bir şey değildi yani. Umarım dışarıdan garip gözükmüyordur, yani gözükmüyoruzdur. Çünkü sabahtan beri yanımda oturmuş benimle birlikte çalışırken herkesin gözünde bir ima vardı ve bu beni baya diken üstünde hissettirmişti.
Yazdığım şeyi kısaca okuduktan sonra gülümseyerek kafa sallamıştı, bu onay verdiği anlamına geliyordu yani(?) İçimde tepinen duygularımı bastırmaya çalışarak ciddi görünmeye çalışıyordum çünkü gerçekten dışarıdan bakılınca yanlış anlaşılmak istemiyordum. Daha sonra beklemediğim bir şekilde kulağıma doğru eğildiğinde kaskatı kesilmiştim.
Cidden beni kalpten götürmeye baya istekli bu adam. Yardım edin!!
"Sen buraları toparla bende senden önce çıkayım, arkadaki otoparka gel seni orada bekleyeceğim. Böylelikle fazla dikkat çekmeyeceğiz."
Geri çekildiğinde saçlarımı karıştırmıştı, bu hareket mayışma girişimime başlangıç olurken sıcak gülümsemesiyle kendimi akıntıya bıraktığımın farkında değildim. Gözden kaybolduğunda kafamı sağa sola sallayıp kendime gelmeye çalıştım, masamı yavaş yavaş toplarken dikkat çekmemek için her şeyi yapıyordum.
Çantamı da topladıktan sonra gözlerim ağrıdığı için dinlendirici gözlüğümü geri takmıştım. Bugün sandığımdan daha yoğun yazmıştım ve bu da uyku girmeyen gözüme iyi gelmemişti. Masayı topladığımdan emin olduktan sonra asansörü es geçerek merdivenlerden aşağı inmiştim, asansörden korkmuyordum sadece iyi bir tane bile anım yoktu.
Şirketin kapısından çıktığımda gözlerimi arka taraftaki otoparkta gezdirdim, sonunda arabada oturmuş beni bekleyen Sehun'u fark ettiğimde ayaklarımı o yöne çevirmiş ilerliyordum ama sanırım hayatım onunla bir yerlere gitmeme öyle kolay izin vermeyecek gibiydi. Kolumdan tutulmasıyla olduğum yerde durmak zorunda kalırken arkamı döndüm.
Dönmem ile birlikte karşımda gördüğüm kişi kaşlarımı çatmama sebep olmuştu, bu adam bana bir yerden tanıdık geliyordu sanki. Emin olamamakla birlikte adamın yüzündeki maskeye baktım, bileğinde gördüğüm büyük yarık bana daha da tanıdık gelirken kafamın içinde uğultular duymaya başlamıştım.
Kaşlarım çatılırken kolumu ondan kurtardım, bu adam ölmemiş miydi yani? Ağzımı aralayıp konuşmaya çalıştım, bağırmaya çalıştım ama onu sertçe itmek başka hiç bir şey yapamamıştım. Gözümden bir kaç damla yağmur damlası yanağımdan aşağı akarken ona sadece vurmaya çalışıyordum ama ayaklarım yerden kesildiğinde belime dolanan kolları yeni fark edebilmiştim.
Adam kaçıp gitmişti ve ben sessiz çığlıklarım eşliğinde onun peşinden gitmeye çalışıyordum, kafamı gömdüğüm omuzda hala ağlarken kendimi az öncesine göre daha bitkin hissediyordum. Sanki bütün okyanus üstüme çökmüştü ve ben bileğimdeki pranga ile daha da derine inip üstüme daha fazla ağırlık alırken bir şey hissetmiyordum.
Uyuşmuş gibiydim, ne olduğunu anlayamayacak kadar aklım buğulanmıştı, aynı camı buğulanmış, önünü göremeyen bir sürücü gibiydim. 10 yıl sonra neden bana bunu yapıp karşıma çıkmıştı, hem polis neden hala onu yakalamamıştı? Bu acıyı neden hala böyle iliklerime kadar hissediyordum?
Gözlerim kapandı, bir süre sonra da açacak güç bulamadım zaten. Beni mayıştıran koku her yeri sararken sadece bir bedene sarılmış, ona ağlamıştım. Sessiz çığlıklarımı duymasını sağlamıştım, kimseye göstermediğim sessiz çığlıklarımı duyarken umarım kulakları çok acımamıştır. Aslında herkes en büyük haykırışın, çığlığın bağırmak olduğunu zannediyor; bilmiyorlar ki, en büyük haykırış sessizlik.
Hem kişiye acı veriyor, hem de yakınındaki insanlara.
Nasıl birden böyle hale geldim, bir kişi nasıl da hemen hayatımı mahvetti, gördünüz değil mi? Size demiştim ya hani bu sessizliğimi sağlayan kişiyi göreli 10-11 yıl olmuştur diye. İşte bugün görmüş oldum beni yalnızlığa iten kişiyi, çok canımı yaktı. Hem de gereğinden çok fazla acıdı kalbim, eskiden söküp attığım dikenli sarmaşık sanki tekrar bir yerde sinsice bu anı beklemiş gibi sarmaya başlamıştı kalbimi.
⋆
ndn böyle oldu şimd ya..?
iç ses : çünkü aptal depresyonun yüzünden.
sus lna köpke.
iç ses : asıl sen ses kes osbu
puşt.
iç ses : sen bana bana.. bihterine puşt mu dedin?
pardn. osbu.
iç ses : afirm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ɪ'ᴍ ɢᴏɴɴᴀ ʟᴏᴠᴇ ʏᴏᴜ ✓ [sesu + tamamlandı]
Short Story❛Biliyorum, sessizliğim yüzünden sevmiyorsun beni. O yüzden görmüyorsun, o yüzden bakmıyorsun yüzüme çünkü görebiliyorum bana acıdığını; hayatımın hep sessiz geçeceğini bildiğin ve üzüldüğün için gözlerimin derinine bakıp sevgimi görmüyorsun. Olsun...