Saat gece ikiyi vururken odada olan iki kişi de uyumamıştı. Sesleri çıkmasa bile ikisi de nefes alış verişlerinden uyumadıklarını biliyorlardı. Sirius ve James sağ salim dönmedikleri sürece uyuyamayacaklardı.
Sessizliği Peter bozarken "Neredeyse iki saat oluyor." dedi. Sesi endişeliydi. Remus duyduğu halde birkaç dakika boyunca sustu. Hiçbir şey söylemek istemese bile sinirini alakası olmayan birinden çıkarmayacaktı.
"Dumbledore en iyi cezayı verir ama en azından atılmazlar." dedi sonunda.
"Keşke biz de yanlarında olsaydık şimdi. Hem neden gittiler ki? Bir şey söylemediler bile."
"Önemli bir işleri varmış. Belki biriyle buluşacaktı. Ben de bilmiyorum." sesinden yayılan kıskançlık açıkça belliydi. Peter anlamamıştı ama bu duyguyu yaşayan herkesin rahatça anlayacağı bir şeydi.
Yarım saat boyunca ikisi de konuşmazken sonunda kapı açıldı. James ve Sirius aralarında geçtiği kesin belli olan bir şeye gülerken içeriye girdiler. Peter hemen ayağa kalktı. Remus yatağın içinde oturup sırtını karyolanın başlığına dayadı.
"Ne oldu?" dedi Peter. Her şeyi anlatın çabucak sesiydi bu.
"Dumbledor pek bir şey diyemedi. McGonagall kızarken ağzını açmak zor tabi." dedi James gülerek. Ardından devam etti.
"Ama sonunda onu odadan çıkarıp bizimle yakından ilgileneceğini söyledi. Öyle de yaptı. Bize şeker ikram etti. Ayrıca fena ceza aldık. Şimdiye kadar verdiklerinin toplamından fazla. Başkan olduğum için bunu yapmamı çok yanlış buldu. Lily'e hediye almak için gittiğimi duyunca güldü sadece. Cezayı azaltmadı yine de ama olsun. McGonagall'a kalsa bizi okuldan atar. Üstüne tüm soyumuzun Hogwarts'a adım atmasını yasaklar. Neyse ki Dumbledore kafa adam."
"Vay be. Ne yalan söyleyeyim daha kötüsünü bekliyordum. Hele Sirius bir şey yokmuş gibi odaya şaka yaparak girince çok fena battık demiştim ama şükür bir şey yok."
Peter gülerek yerine oturdu. James üstündeki gömleği çıkarırken Sirius çoktan pijamalarını giymişti.
"Ne işiniz vardı?" diye sordu Remus. Geçen zaman boyunca sessiz kaldıktan sonra tüm ciddiyetini bu soruda kullanıyordu.
"Dedim ya Lily için." dedi James.
"Ama hediyeni göremiyorum? Nereye koymuş olabilirsin ki alsan?" diye devam etti.
"Amma soruyorsun Aylak. Bak burada!" dedi küçük hediye paketini gösterirken.
"Deli misiniz nesiniz? Baykuşla sipraiş edilmiyor mu hediye? İki gün geç gelse ne olacaktı! Hele sen Sirius, James Lily için gitmiş ya sen neden gittin?" hiddetle yerinden doğrulurken sesini yükseltmişti.
"Neden kızıyorsun? Ceza aldık, yakalandık. Neden gittiğim bu saatten sonra bir şey değiştirmeyecek." Sirius doğrudan Remus'a bakıyordu. Oldukça sakin olsa bile tüm neşesinin kaçtığı belliydi.
"Dost muyuz gerçekten? Daha ne yaptığını bile söylemiyorsun. Peter'ı olmasa bile beni sürekli dışarı itmeyi çok seviyorsun."
Sirius anında ayağa kalkıp "Ne ilgisi var Remus? Ne zaman seni dışarı itmişim? Her zaman seni de çağırmıyor muyum gelmeyen sensin. Ben ne yaptım?" dedi. Bağırmıyordu. Üzülmüştü. Remus'un böyle düşünmesine katlanamıyordu.
"Böyle olmanı sevmiyorum. Sen bilerek ya da tamamen yanlışlıkla kendini bizden uzak tutuyorsun. Onca zaman arkadaşlığımızı neden kabullenmek yerine hala böylesin?" Sirius merakla sordu.
Remus yüzüne ciddi ciddi baktı fakat ağzını bile açmadı. Görmediği bir yere bakıyordu. Sirius cevap alamayacağını anladığında "Kendini sürekli bizimle bir değilmişsin gibi görmene dayanamıyorum." dedi. Yatağa çöktü. Remus'a bakmayı kesmişti. Yüzüne bakarak söylenmeyecek sözlerdi.
"Kendini böyle görmekten vazgeç Aylak. Sen nasıl harika biri olduğunu göremiyorsun diye biz de görmüyoruz demek değil." dedi Peter.
"Ben de katlanamıyorum. Haber vermediğimiz için kusura bakma ama ikiniz durdurursunuz diye söylememiştik. Seni dışlamak için değildi kesinlikle." diye sürdürdü James. Ardından gidip kollarını Remus'a sardı. Peter dolu gözlerle ikisinin yanına yürüyüp kollarını genişçe açarak iki oğlanı kendine doğru çekti. Remus kafasını Sirius'a çevirse de Sirius ayağa kalkmadı. Oturduğu yerden Remus'a öylece bakmaya devam etti. Yine de bu Remus için sıcak ve içten bir kucaklama gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wolfstar// Çapulcular
FanfictionRemus: Lanet olası, yine neredesin sen? Remus: Marlene odanın kapısında, uyuyacağım demişsin ama gelmedin bile buraya? *******