Remus şöminenin karşısında oturmasına rağmen üzerine battaniyesini de almıştı. Saat gece yarısını geçtiği halde Sirius hala gelmemişti ve onu görmeden uyumak istemiyordu.
Sonunda ayak seslerini duyduğunda doğrulup battaniyeyi bir kenara itti. Tahmin ettiği gibi gelen Sirius'tu. Okul formasının üstüne geçirdiği siyah hırkanın altındaki omuzlar düşmüştü. Yüzü yaşadığı üzüntüyü ele vermek istemese bile Remus yedi yıllık arkadaşını görmekte zorlanmıyordu.
Sirius doğruca gelip Remus'un hemen dibine oturdu. Battaniyeyi ikisinin üzerine birlikte çekti. Gözlerini bir kez bile değdirmemişti Remus'un gözlerine. Sadece bomboş bakıyordu etrafa.
Remus onun konuşmasını beklemeye karar verdi. Tüm zamanını konuşmakla geçiren Sirius'un uzun süre sessiz kalması mümkün değildi. Ancak hiç düşündüğü gibi olmadı. Sirius ne kadar sessiz olunabilirse o kadar oluyordu. Nefes alıp verdiği bile göğsünün inip kalkmasından belliydi.
Dayanamayan Remus "Onu ne kadar sevdiğini biliyorum. Eğlenceli bir adamdı ihtiyar Alphrad" diye konuşmaya girdi.
"Öyleydi." dedi Sirius kısaca.
"Sessiz olmana alışkın değilim Sirius. Böyle olman beni çok üzüyor." dedi. Düz oturmayı bırakıp bacaklarını koltuğa çekmişti. Tamamen Sirius'a bakıyordu.
Sirius gri gözlerini Remus'a çevirip bir süre baktı. "Peter ve James uyuyor mu? Mektuptan haberleri var mı?" dedi.
"Peter mektup gelmeden uyudu. James geldiğinde ise çok yorgun olduğunu söyleyip üzerini bile değiştirmeden uyuyakaldı. Söyleyecek vaktim olmadı."
Sirius kafasını aşağı yukarı salladı. Ortak salonda şöminenin çıtırtılarından başka ses yoktu.
"Aslında ölümüne üzülmüyorum Remus. O benim ailemin bir temsiliydi. Anne babamın göstermediği ilgi alakayı gösterirdi. Üstelik eğlencenin dibine vurmayı biliyordu." Sirius'un dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. Aklına anıları geldiği belliydi.
"O hiçbir zaman Black saygınlığına ve soyadına saygı duymadı. Onu aileden neden şimdiye kadar silmediler anlamıyorum."
Remus "Sanırım slyterin olması biraz etkili olmuştur." diye konuştu.
"A evet! Tek gryffindor benim. O da slytherindi. Yine de çok iyiydi. Zaten böyle ölmeyi isterdi."
"O halde bu kadar yıkılmış durma. Biz senin yanındayız." dedi Remus. Elini Sirius'un omzuna koyup hafifçe sıktı.
"Yanımdasınız evet. Biliyorum. Teşekkür ederim." dedi Sirius. "Ama artık bir ailem olmadığını ilk defa tamamen hissediyorum."
"Ama Regulus var. Onu da seviyorsun."
"Regulus önce ayrı binalarda olmamıza çok kızdı. Sonra da ayrılacağımızı bilerek ailemize rest çekmeme kızdı. Onu sildiğime inandı. Sanırım ailesini tamamen kaybetmiş gibi hisseden tek kişi ben değilim. O da böyle hissetmiştir."
Sirius kardeşiyle böyle olmanın üzüntüsünü de taşıyordu. Artık nadiren konuşmalarının ve abi-kardeş gibi olmamalarının sebebini kendisi olarak görüyordu. Remus kollarını Sirius'a sardı. Onu tamamen kendi kafasıyla baş başa bırakmanın hata olduğunu görebilecek kadar akıllıydı.
Sirius kendine dolanan kollardan kurtulup kafasını Remus'un dizine koydu.
"Bir kucakta uyumayalı uzun zaman oldu." diye kısık sesle konuştu.
Remus gülümserken ellerini Sirius'un saçlarının arasında gezdirmeye başladı. Yüz hatlarının yumuşadığını görmek gülümsemesini daha da genişletirken uyuyakalıncaya kadar öylece kucağında yatan çocuğu izlemeye devam etti.
*****
Bakın şimdi James Sirius'un ailesinin olmamasına üzüldüğü için Regulus'la onları barıştırmaya çalışıyor. Sonra bir bakıyor çocukla onca zaman geçirirken aşık olmuş? Fkekjfkskfkdkf
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wolfstar// Çapulcular
FanfictionRemus: Lanet olası, yine neredesin sen? Remus: Marlene odanın kapısında, uyuyacağım demişsin ama gelmedin bile buraya? *******