Remus kendine söve söve yataktan çıktıktan sonra kenarda duran ayakkabılarına yürüdü. Sessizce ayağına geçirip pijamalarıyla kapıya doğru ilerlemeye başladı. Son anda gözüne takılan boş parşömen kağıdını da alıp dışarıya çıktığında "Yemin ederim hayırlı bir şey düşünmüyorum." diyerek asasını kağıtlara dokundurdu. Koridorlarda kimseyi görmediğinde portrenin ona kızmasına aldırmayarak hastane kanadına doğru ilerlemeye başladı.
Kapının önüne kadar geldiğine "Lumos!" diyerek hafif bir ışık yakıp haritadan Madam Pomfrey'in de odasında olduğu görünce kapıyı geçebileceği kadar aralayıp içeriye girdi.
Asasının ışığı etrafı hafifçe aydınlatırken Sirius'u sabah bıraktığı yatağı hatırlayıp o yöne yürüdü.
"Geleceğini biliyordum." diyen sesi duyduğunda hiç şaşırmayıp Sirius'un yatağının köşesine oturdu.
"Gelmeyecektim." dedi. Sırtına yatak başlığına yaslayarak.
"Ama geldin."
Remus kafasını Sirius'un kafasının üstünde kalan camlara doğru kaldırdı. Şimdi ayışığı tam yüzüne vuruyordu ve Sirius'un ona yaklaşmak istemesine sebep oluyordu.
Biraz sessiz kaldıklarına Remus "Geldim." dedi Sirius'a bakarak. Seni özledim diyemezdi. Merak ediyorum da diyemezdi. Sadece 'geldim' diyebiliyordu.
"Biraz yaklaşsana." dedi Sirius.
Remus biraz öne geldi. Sirius'un dizlerinin yanına kadar.
"Çok yaklaş." dedi Sirius fısıldayarak.
Remus merakla yarı oturur şekilde duran oğlana biraz daha yaklaştı.
Sirius dik pozisyona gelirken "Biliyor musun Aylak?" diye konuştu.
Remus anlamadığını gayet belli ederek "Neyi?" diyebildi. Çok yakınlardı ve o sorudan mantıklı bir anlam çıkarmaya çalışmakta zorlanıyordu.
"Bunu hep yapmak istediğimi."
Sirius cümlesinin ardından Remus'un gözlerinin içine baktı. Hemen sonra ellerini oğlanın yanaklarına koyarak kendine doğru çekti.
Dudakları birbirine değerken ikisi de bir anlığına gözlerini kapattı. Sirius Remus'un üst dudağını hafif bir biçimde öptükten sonra geri çekildi. Öyle garip hissediyordu ki. Hem çok rahatlamıştı hem de bu kadarı yeterli gelmiyor ve çok daha uzun süre öpmek istiyordu o dudakları.
Remus ise ağlamak istiyordu. O yüzden Sirius'un bacağına kafasını koyarken hiç düşünmedi. Gözlerinden birkaç damla yaş dökülmeye başlamıştı bile. Bu anı öyle çok beklemişti ki. Bu kadar güzel olacağı aklına gelmiyordu. Tahmin bile edemezdi. Hiç kimseyle öpüşmemiş biri, sevdiği kişi tarafından öpülmenin hissini tahmin edemezdi ki zaten.
Sirius ise garip bir şekilde sakindi. Bir tepki vermesi gerektiğini bile düşünmüyor sadece dizinde yatan oğlana sarılıp uyumak istiyordu. Remus'un kafasını bacağından kaldırıp kenara doğru kaydı. Kafasını yastığa koyup Remus'u da yanına doğru çekti. Kolunun birini beline doğru sarıp sırtını göğsüne yasladı. Normalde fazla teması sevmiyordu ama Remus'a dokunmak diğerleriyle aynı değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wolfstar// Çapulcular
FanfictionRemus: Lanet olası, yine neredesin sen? Remus: Marlene odanın kapısında, uyuyacağım demişsin ama gelmedin bile buraya? *******