Yer: Bludride kasabası, Hogward sokağı, Norveç
Lawden sitesi, 3. villaLexy-
Mia'lar gittiğinde yanımda oturan Jessie'nin kulağına yaklaştım.
"Ben bu ikisini shipledim sist."
Jessie sırıtarak "Bende Chris ve seni shipledim. Bak sen şu işe." dedi. "Yedin çocuğu ayakta bu kadar bakma." diye devam etti ardından.
Eğer Sherlock Holmes hayranı olan bir arkadaşınız varsa hayatta hiçbir hareketiniz gizli kalmazdı.
"Sussana kızım duyacak şimdi." dedim koluna bir tane indirirken. Kolunu tutup sızlanmaya başladı. "Ah, bu acıttı."
Sonra aklıma gelen şeyle bu defa ben sırıttım.
"Jimin öpse geçer."
Ve başarılı.
Jessie'nin gözleri kocaman olurken vurduğumdan daha şiddetli bir şekilde vurdu koluma. Vicdansız.
"Ne saçmalıyorsun sen?! O avel ne alaka şimdi?"
Kendimi tutamayıp kahkaha atarken tüm gözler bizim daha doğrusu benim üzerime döndü. Öhöm, Chris'de dahil.
"Bakıyorum da çok eğleniyorsunuz?" dedi Jimin. Buradaki herkes bu kadar mı karizmatik ve yakışıklı olurdu anlamıyordum.
"Evet eğleniyoruz. Bir problem mi vardı?"
Jessie ve yürek yemiş konuşmaları...
"Problem yok. Söyleyin de biz de eğlenelim."
Aynen kesin söylerdik. Şey ya Jiminciğim, seni Jessie ile, Mia'yı Lucas ile, kendimi de Chris ile shipliyorum da.
Jessie saçmalamadan ya da çocuğa küfür etmeden işe el atmam gerekiyordu.
"Tabi söyleyelim. Jessie seni çok yakışıklı buluyormuş öyle söyledi."
Lexy, kaç kızım.
"Ne?"
"NE?"
Jimin, Taehyung (herif çok yakışıklı) ve Jeongguk sırıtarak Jessie'ye bakarlarken Jessie birazdan üzerime atlayabilirdi. Bu yüzden yakışıklı kurtarıcım Chris "Lexy, bana mutfağın yerini gösterir misin?" diyerek göz kırptığında -bakın ben hiç iyi değilim- ayaklanıp yanında yürümeye başladım. Üzerimde gri örgü kazak ama göbek kısmı içe katlanmış, altında gri lastikli eşofman ve onun altında da beyaz converse ayakkabılarım vardı. Saçım dağınık topuzdu ve Chris'in bana düşmemesi için hiç bir sebep yoktu. Yani evet. Kesinlikle.
Egomu canım arkadaşım Jess'e borçluyum.
Ben önden, bordo sweat siyah eşofmanla Chris arkamdan mutfağa gidiyorduk.
Kalbim bizden daha hızlıydı orası ayrı.
Mutfağa geldiğimizde masaya yaslanıp Chris'e odaklandım. "Sadece su ikram edebilirim sanırım. Dolap boş." diyerek dudaklarımı büzdüğümde gözleri anlık olarak dudaklarıma kaymış ve çok geçmeden öksürerek geri çekmişti. "Sorun değil, eğer seni kurtarmasaydın Jessie seni yiyecekti." dedi kıkırdayarak. Bende güldüğümde ahşap masanın ahşap sandalyesine oturdum. "Ah, evet. Sana borçluyum sanırım. Hayatımı kurtardın."
İkimizde kıkırdarken karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Parfüm kokusu burnuma dolarken ciddi anlamda bu çocuğa düştüğümü hissediyordum. Düşülmeyecek gibi değildi çünkü.
Masada biraz öne eğilip gözlerime bakmaya başladı. Elim ayağıma dolanırken utangaç bir şekilde etrafa bakmaya başladım bende. Ne yapayım, her gün yakışıklı çocuklarla bakışmıyordum sonuçta!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ville Maudite: Norvége
Fanfictie"Gidilen bir tatil, ölü bir kasaba ve damarlardaki sıcak kanın tadı." Eğlence amaçlı yazılmış bir kurgudur.