Bölüm 6

62 6 37
                                        

Ertesi gün Yalım'la beraber tekrardan karargâha geldiğimizde fark ettirmeden tüm gözlerin üzerimizde olduğunu biliyordum. İkimiz de yüzümüzdeki ciddi ifadelerle yürürken bize selam veren askerlere geri selam vererek diğerlerinin bizi beklediği strateji odasına doğru ilerledik. Ben önde Yalım arkamda odaya girdiğimizde odanın ortasında bulunan masanın etrafındaki iki asker duruşlarını düzelterek selam verdiler.

Cobertent, "Komutan Arsen Tubrient, Komutan Yalım Cobertent." diyerek karşıladı bizi.

Ona bakıp kafamı hafifçe eğdim. "Komutan Rentay Cobertent." Maient'e döndüm. "Komutan Bert Maient." dedim tekrardan kafamı hafifçe eğerken. Yalım da ikisine birer baş selamı vererek yanıma geldi.

Etrafında durduğumuz masanın üzerinde büyük bir harita seriliydi. Alesya'nın tamamını içeriyordu. Beni ilgilendiren ülkenin doğu kısmıydı bu sebeple masanın sağ tarafına ilerledim. Bulunduğumuz şehir olan Kaylos ülkenin en doğusundaydı. Kuzeybatı sınırında Renor, güneybatı sınırında Duren, güney ve güneydoğusunda ise Sielum yer alıyordu. Dağlık bir alandı, özellikte kuzey kısmı tamamen dağlardan ve ormanlık alandan oluşuyordu.

Boreas'ın anlattığına ve biz gelmeden önce haritanın üzerine koyulmuş olan işarete göre Boreas'ın kaçmadan önce tutulduğu yer kuzeyde dağların arasındaydı. Daha oradan başlayan ormanlık alanın içindeki açıklıkta karşılaşmıştık ve sonrasında da içerisinde bulunduğumuz kuzeydeki devasa ormanlık alanın daha çok sıklaştığı güney tarafındaki evime gelmiştik. Kaylos'taki en büyük orman bu ormandı. Onun dışında daha güneyde ve Renor sınırında da büyük ormanlar vardı ancak bunun kadar büyük değillerdi.

Şehir Kaylos'un merkezinde bulunuyordu. Karargâh da şehrin batısındaydı. Şehrin hemen kuzeyinde büyük bir dağ olduğundan karargâha gelmek için şehirden geçmek gerekiyordu.

Masaya eğilerek haritayı daha detaylı inceledim. Boreas'ın kaçtığında gidebileceği yolları tekrardan gözden geçirdim. Evde buna saatlerce çalışmıştım. Gidebileceği her yolu, işimize en çok yarayacak ihtimalleri, söyleyeceğim bahaneleri, her şeyi biliyordum. Bir süre daha haritayla oyalandıktan sonra kafamı kaldırdım. "Sizce nereden gitmiştir?"

Maient haritada birkaç saniye göz gezdirip konuştu. "Kuzeydeki büyük ormandan çıkıp doğudaki ormandan devam etmiştir. Şehirden ihtiyacı olan şeyleri alması gerekir. Bu nedenle şehre girmiştir ancak karargâha yaklaşmamıştır. Güneyden, dağların yakınından ilerleyip Duren'e geçmiştir. Kaçarken yaralandığını söylüyorlar, doğruysa Duren'den ileriye gidememiştir."

Maient en akla yatkın yolu söylemişti. Ayrıca son söyledikleri de doğruydu. Eve getirdiğimizde Boreas'ın birkaç yarası vardı. Benim dünkü yaralarım gibilerdi; çok sıkıntı çıkarmadan iyileştirilebilecek, ancak iyileştirilmezlerse büyük sorun yaratabilecek türden. Bu nedenle askerin dediği şeye kafamı salladım. Eğer o yaralarla ilerleseydi şimdiye kadar Duren'den öteye geçemezdi.

Cobertent parmağını harita üzerinde ilerleterek başka bir yol gösterdi. Meient gidebileceği ilk yolu söylemiş olduğundan başka bir yoldan bahsetti. "Belki de askerleri atlattıktan sonra açıklık alana inmektense dağlardan devam etmiştir. Şehre inmesine gerek yok, kendisinin doğada tek başına hayatta kalabilecek potansiyelde olduğunu biliyoruz." Parmağı bir noktada durdu. "Söylediğiniz gibi yaralıysa bence Renor'dadır."

Birkaç saniye bunu da düşündükten sonra kafamı kaldırıp yanımda duran Yalım'a döndüm. Kaşlarını çatarak haritaya bakıyordu. Ona döndüğümde kafasını kaldırıp bana baktı. "Siz ne düşünüyorsunuz cobertent?" diye sordum. Tekrardan haritaya döndü ve o da diğerlerinden farklı bir noktayı gösterdi. "Kaçtıktan sonra doğuya ilerlemiş olabilir. Alesya'da kalıp askerler tarafından yakalanma riskini almamış, doğudan ilerleyip Kyi Toral'a geçmiştir."

AlesyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin