Bölüm 3

124 9 11
                                        


"Şimdi ne yapacaksın?"

Bir anlığına durdu. Soruyu sorduğumda bana çevirmiş olduğu bakışlarını duvara dikti. Düşünüyor gibiydi.

"Bilmiyorum."

Tekrardan bakışlarını bana çevirdi. Bakışları şimdiye kadar gördüklerimden farklıydı. Sanki her zaman bir planı vardı da bu onun ilk defa çaresiz kalışıydı. Evet, bu çaresizlikle yeni tanışmış bir adamın bakışlarıydı. Kendine çaresiz olduğu için kızan bir adamın...

"Manipülasyon." dedi Yalım düşünceli bir şekilde. "Baş etmesi zor olmalı."

"Evet, her zaman Belda'nın en sinir bozucu özelliği olmuştur." Sonra bir an irkilir gibi oldu. "Beldona'nın." diyerek düzeltti.

Her kraliyet üyesi doğumlarıyla birlikte Solux'tan bir yetenek alırdı. Kazandıkları bu yetenek her kişide çok farklı çeşitlerde olabilirdi. Beldona doğduğunda ona manipülasyon yeteneği bahşedilmişti, hem de korkutucu bir düzeyde.

Ancak tahtta oturan kişi haricinde hiçbir yetenek sahibi bu gücünü bir diğerinin üstünde kullanamazdı. Alesya tahtında oturan kişi Solux'a bağlanır onunla tüm benliğiyle birleşirdi. Solux hükümdara eşsiz güçler bahşederdi ve Solux'a bağlanmış kişi güçlerini herkesin üstünde kullanabilirdi. Buna Solux'un yetenek kazandırdığı kişiler de dahildi.

Solux'un tahta verdiği güçler sınırsız değildi elbette. Eğer öyle olsaydı Alesya'nın büyük hükümdarı, Kral Rua ölmezdi. Eğer öyle olsaydı hiçbir hükümdar ölmez, Solux'un yeni birilerine bağlanması gerekmezdi. Ne yazık ki bu mümkün değildi. Diğer tüm hükümdarlar gibi Kral Rua da ölmüştü. Ölümü Solux bile durduramazdı.

Solux her daim birisine bağlanırdı, bu onun için çok önemliydi. Bağlandığı kişi öldüğünde yerine başka birisi geçmeli, bu kişi bir hanedan üyesi olmalıydı.

Solux birine bağlı olmalıydı çünkü her yeni bağlanışta Solux yeniden doğar, güçlenir ve bağlandığı hükümdara yepyeni güçler katardı. Solux birisine bağlanmalıydı çünkü yeniden doğmayan bir Solux var olamaz, ölüm onu bile yenerdi.

"Senin yeteneğin ne?" diye sordum. Onu yıllardır tanımama rağmen yeteneğinin ne olduğunu tam olarak bilmiyordum.

Kafasını kaldırıp bana baktı. "Hey!"

Şok olmuş bir şekilde ona baktım. Evet, yanılmıyordum. Dudakları bunu söylerken hiç kıpırdamamış, az önceki gibi sabit bir şekilde duruyorlardı. Yüzümdeki şaşırmış ifadeyi görünce devam etti.

"Evet, şu an senin zihnindeyim. Sakin ol ve bana cevap vermeye çalış." Bir süre nasıl cevap vereceğimi anlamakla uğraşırken sonunda başardım.

"Selam!"

"Selam!" diyerek cevap verdi. Zihnimden konuşmasına rağmen sesinde hafif bir tebessüm sezdim.

"Demek telepati yapabiliyorsun."

"Tam olarak telepati değil. İzin verirsen sana gösterebilirim."

İzin ver derken neyi kastettiğini anlamadım ama zihnimi olabildiğince gevşetmeye çalıştım. Bir an sonra zihnimde birinin dolaştığını hissettim. Biri, sanki yeni bir mekânı keşfedermiş gibi zihnimi keşfediyordu. Bunun Boreas olduğunu biliyordum.

Aniden birkaç anım gözümün önüne gelmeye başladı. Sadece birkaç saniyede geçip gidiyorlardı ama bu hepsi zihnimde olduğu için o anıları tekrardan yaşamama yetiyordu. Sahip olduğumu bile bilmediğim anılarla birlikte çok iyi bildiğim anılar da vardı. En büyük ortak noktaları ise, hepsinde hüzün, acı veya korku olmasıydı.

AlesyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin