Yalım geldiğinde hala ağacın altında oturmuş güçlerimle çalışıyordum. Mum aleviyle oynamak basitti ancak denediğim şeyler gittikçe daha da zorlaşıyor, kontrol etmekte güçlük çekiyordum. Akşama doğru oldukça yorulmuştum ve Yalım da geldiğinden çalışmayı bıraktım.
Alya hemen kalkıp abisine sarıldı. En küçük şeyde endişelendiğini biliyordum, Yalım’ı görmek ona iyi geliyordu.
“Hoş geldin. Gelene kadar akşam oldu. Başına bir şey geldi diye korktum.”
Yalım Alya’nın saçlarını öptü ve ondan ayrıldı. “Buradayım Alya. Endişelenme.”
Bize döndüğünde Boreas’la birlikte onu selamladık. “Hoş geldin.”
Yalım başıyla selam verip yanıma yaklaştı. Omzuna çapraz bir şekilde asmış olduğu ufak çantasını açarak koyu renk beze sarılmış bir şey çıkardı. Yalım’a sorar gözlerle baktığımda elindekini bana uzattı.
“Merak edersin diye düşündüm.”
Ona ne dediğini anlamadığımı belli edercesine bir bakış atarak bana uzattığı şeyi aldım. Bezi açıp içindekini gördüğümde kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.
Getirdiği şey bir el aynasıydı. Krem rengindeki çerçevesi oldukça hoş işlemelerle süslüydü. Sapı da kendisi gibi işlemelere sahipti ve aşağı doğru hafifçe kıvrılarak inceleşiyordu.
Aynayı havaya kaldırıp yüz hizama getirdiğimde meraklı gözlerle yansımamı inceledim. Sağ elim istemsizce artık sapsarı olan saçlarıma dokundu. Kendimi böyle ilk kez görüyordum ve oldukça şaşkındım.
Dikkatli incelediğimde sarı saçlarımın arasında birkaç kumral tutamın kaldığını gördüm. Bununla birlikte kendi kendime gülümsedim. Tamamen değişmemiştim. Hala geçmişten bir parça taşıyordum.
Bir süredir aynada kendimi incelediğimi fark edip bakışlarımı aynadan çektim ve diğerlerine baktım. Yalım yüzümdeki ifadeyi görmüştü ki kendisi de bana gülümseyerek bakıyordu.
“Beğendin mi?”
Kafamı sallayarak onayladım. “Teşekkür ederim.”
Bana tekrardan bir gülümseme yollayarak elini uzattı. Uzattığı elini tutarak ayağa kalktım ve çoktan içeri geçmiş olan Alya’nın arkasından biz de gittik.
Küçük odada hepimiz bir yere oturduğumuzda bakışlarımız Yalım’a döndü. Bununla birlikte Yalım anlatmaya başladı.
“Şehirdeki durum Kaylos’a göre kısmen daha iyi. En azından tüm halk cepheye çağırılmamış. Bu uygulamaya cepheye yakın şehirlerden başlamış olmalılar çünkü her ne kadar daha iyi durumda olsalar da burada da belli bir kısım savaşta.”
Beldona tüm halkı savaşa yolluyordu. Halkını korumak yerine onları öldürüyordu. Ortada halk için hiçbir tehdit unsuru olmamasına rağmen insanlarını kendi hırsı için feda ediyordu.
“Askerler yine her yerde ancak Kaylos’tan daha az. Yollanan birliğin bir kısmı Kaylos’a dönmüş olmalı. Planımız işlemiş ki buraya öncelik verilmemiş.”
“Bu en azından bir süre burada barınmamızı kolaylaştırır.” diyerek konuştu Boreas.
“Kesinlikle. Halkla iletişimimiz de daha rahat olur. Ne kadar az asker bizim için o kadar iyi.”
“Şehirde biraz gezindim, halkın içine karıştım. Kimse mutlu değil, o kasvetli hava burayı da etkisi altına almış. İnsanlar her şeye rağmen hayatlarına devam etmeye çalışıyorlar ancak çoğu yakınlarını bir daha görmemek üzere yollamış.”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alesya
FantasyKaranlık çöktüğünde üstüne Yön değiştirecek Alesya En değerliyi bile yitiren güç Gömecek onları sonsuzluğa Kalbi alevlendiğinde ulaşacak kendine Yükselecek Güneşin Asil Kızı Geceye Güneşi getirecek Ve parlatacak Alesya'yı