Beldona...
"Arsen Tubrient'ten mektup var majesteleri."
Kafamı hafifçe eğdiğimde muhafız dizlerinin üzerinden kalktı ve platforma çıkarak mektubu bana getirdi. Sol elime bırakılan mektubu hissettiğimde muhafıza çıkmasını emrettim ve koca taht odasında yalnız kaldım.
Üzerindeki tubrient mührünü kırıp mektubu açtım ve içerisindeki kâğıdı çıkardım. Mektubun kimden geldiğini bilmesem bile el yazısından anlardım yazanın kim olduğunu. Becerikli ellerden çıkmış özenli bir yazıydı. Her ne kadar özenli yazılmış olsa da harfleri farklıydı, alışık olmadığınız bir yazı stili vardı.
Çok uzun olmayan mektubu hızlıca okudum. Her ne kadar yazanların doğru olduklarına tamamen güvenemeyecek olsam da dudaklarım kıvrıldı. Mektupta Arsen, birlikleri hazırlayarak operasyon planını yaptığını anlatıyordu. Neler yapacağını tek tek anlattıktan sonra sözlerini sadakatinin tamamen gerçek olduğunu doğrulayarak noktalandırmıştı.
Arsen'i severdim. 8 yıldan fazladır tanışıyorduk. Onu gerçekten arkadaşım olarak görüyordum. Çok sık görüşemesek de zaman zaman mektuplaşır, onu saraya davet ederdim. El yazısını tanımamın sebebi de buydu.
Her ne kadar onu sevsem ve sadakatinin gerçek olduğunu düşünsem de ona güvenemezdim. Kimseye güvenmezdim. Kendim bile güvenilmez bir insanken nasıl bir başkasına güvenebilirdim? Tek yaptığım insanlara onlara güvendiğimi hissettirmek ancak arkada hep en kötü senaryoya hazır olmaktı. Güvenmek hazırlıksız yakalanmaktı, hazırlıksız yakalanan kaybederdi.
Muhafızlara seslendiğimde taht odasının devasa kapıları açıldı ve içeri iki muhafız başları eğik bir şekilde girdiler. "Reiyerna Avoulas'ı çağırın."
Muhafızlar odadan çıkıp kapılar kapandığında tekrar elimdeki mektuba baktım. Sıkıntılı gözlerle yazanları tekrar inceledim. "Umarım hakkında yanılmıyorumdur Arsen. Umarım bizi karşı karşıya getirmezsin."
Birkaç dakika sonra kapılar tıklatıldı. İçeri girmelerini emrettiğimde kapılar açıldı ve bir muhafız içeri birkaç adım atarak konuştu. "Reiyerna Avoulas Kenthos, Majesteleri." Başımı hafifçe aşağı eğerek gelmesine izin verdiğimi belirttim. Muhafız dışarı çıktığında kapıdan Reiyerna Avoulas girdi, hükümdarın yardımcısı.
"Majesteleri." dedi platformun hemen önünde sağ eli sol göğsünde başını eğerken. "Avoulas." dedim onu selamlamak için.
Kafasını kaldırıp bana baktı. "Nasılsınız Kraliçem?"
"İyiyim Avoulas," dedim. Kaşlarımı hafifçe kaldırıp yüzüme nazik bir gülümseme yerleştirdim. Başımı hafifçe sola yatırarak "Senden duyacaklarımla daha iyi olacağımı umuyorum."
"Öyle olacaktır majesteleri." dedi hafifçe başını eğerek.
Reiyerna Avoulas, hükümdarın yardımcısı, baş danışmanıydı. Bu makam, hanedandan sonra en yüksek makamdı. Devlet işleriyle bizzat ilgilenir, hükümdarı her şeyden haberdar ederdi.
Kenthos, ben prensesken kendi yardımcımdı. Tüm işlerimi layığıyla yürütmüştü, bana sadakati sonsuzdu. Tahta geçtiğimde onu Reiyerna Avoulas olarak atamıştım. Sadakatinden emindim, hiçbir yalanını yakalamamıştım.
Solux'un bana verdiği güçlerden biri de buydu. Karşımdaki kişinin çoğunlukla bana yalan söyleyip söylemediğini anlayabiliyordum. İşimi oldukça kolaylaştırdığını söylememe gerek yoktu.
"Renor'da durum nasıl?"
"Ordumuz var gücüyle savaşıyor efendim. Bugün bir şehri daha ele geçirdiğimiz haberi geldi. Pretus artık Alesya'nın toprağı. Askerlerimiz her ele geçirdiğimiz kalede daha da hırslanıyorlar." Bir anlığına tereddüt ederek sözlerine devam etti. "Krallarının ve prenslerinin intikamı için yapmayacakları şey yok."
![](https://img.wattpad.com/cover/248726907-288-k73739.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alesya
FantasíaKaranlık çöktüğünde üstüne Yön değiştirecek Alesya En değerliyi bile yitiren güç Gömecek onları sonsuzluğa Kalbi alevlendiğinde ulaşacak kendine Yükselecek Güneşin Asil Kızı Geceye Güneşi getirecek Ve parlatacak Alesya'yı