Tek istediğim özgür olmaktı.
Amerika, Türkiye... Benim için arada hiçbir fark yoktu. Nerede olursam olayım, olmak istediğim tek şey özgürdü. Özgür olmak. Hayallerim bundan ibaretti.
Annem, “Tia, hadi!” diye seslendiğinde birdaha muhtemelen asla bu çatıya ayak basmamak üzere ayağa kalktım ve pencereden içeri girdim. Burada odam büyüktü; duvarlarım krem rengindeyken yatağım, çalışma sandalyem ve halım koyu mordu. Beş kapılı gardrobumsa eski zamanları andıran klas bir beyaz rengindeydi. Odamı dekore etmek annem ve babam varken asla bana düşmezdi, çünkü onların zevki her zaman en iyisiydi. Arada sırada bana seçtirtmek isteseler de, onları bu tür işlerimi yapmaya zorlardım ve asla el sürmezdim.
Hızlı adımlarla üstünde yorgan olmayan boş yatağımın yanındaki siyah-beyaz desenlerle süslenmiş büyük bavulumu ve sırt çantamı alıp kapıya doğru yürüdüm. Odaya son kez baktım. Muhtemelen en az beş ya da on sene daha Michigan’ı göremeyecektim. Bu sefer annem de, babam da kararlıydı. Evlerine dönmek istiyorlardı, ve ben de buna karışamazdım. Orası benim de evimdi.
Aşağı indiğimde büyük, altın varaklı duvarlarla ve koltuklarla süslenmiş olması gereken salonumuzu bomboş görünce akmak için dolan gözyaşlarımı engelledim. Annem, benimkilere benzeyen açık kahverengi ve uzun saçlarını at kuyruğu yaparken bana baktı. “Hazır mısın?” dedi gülümseyerek. Tam cevap verecektim ki, iki elin omzuma dokunduğunu hissettim ve ürperdim. Bu babamdı. “Elbette hazır, buradan nefret ediyor!” dedi ve kendi esprisine gülmeye başladı. Burayı sevdiğimi ikisi de biliyordu. Ben de güldüm ve, “Aslında gerçekten hazırım,” dedim. “Yani, biliyorsunuz, sevgilim falan yok ve buraya bağımlı da değilim. Gerçek evime gitmek güzel olacak. Sanırım.”
Babamın bu dediğime gülümsemesi hoşuma gitti. Ailemle her şeyimi paylaşırdım ve ikisi de buraya bir insan dolayısıyla bağlı olmadığımı biliyordu. Bir sevgilim, gerçek dostum yoktu. Herkesle arkadaştım ama en büyük sırlarımı anlattım tek bir kişi bile yoktu. En iyi dostlarım her zaman annem ve babam olmuştu.
Ben de anneminkinden özenip saçımı at kuyruğu yaptım. O sırada annem babama, “Barış, oyalanmayı bırak ve eşyalarını al!” diye söyleniyordu. Böyle didiştiklerinde aşklarının halâ eskisi gibi taze olduğunu görüyor, kendi kendime gülümsüyordum.
Babam en sonunda evle vedalaşmayı bırakıp hazırlanmayı kabul ettiğinde onu biraz bekledikten sonra havaalanına doğru yol aldık. Michigan’ı özleyecektim. Tüm arkadaşlarıma veda etmiştim bile, ama yine de şu an okulda beni konuşuyorlar mı diye merak ediyordum. Öğretmenlerim bana Türkiye’de de aynı burada olduğum gibi çok başarılı olacağımı söyleyip durmuşlardı. Herkes Michigan’dan Türkiye’ye gitmenin çok uzun bir yol ve büyük bir değişiklik olacağını söyleyip duruyordu, ancak benim için büyük bir şey değildi. Daha önce kalıcı olarak olmasa da Türkiye’yi hep ziyaret ederdik ve İngilizce de, Türkçe de ana dilim gibiydi. Tek fark saatlerce sürecek olan yoldu, o kadar. Ben hazırdım.
Babam bize birinci sınıf biletler almıştı, bu yüzden uçağa girdiğim anda yerime oturmak ve rahatça yayılmak bana çok iyi geldi. Yanımda annem, arkamızdaysa babam oturuyordu. İkisine de döndüğümde ve, “Üzülmeyin ama bu uzun yol boyunca kimseyi görmek istemiyorum, gençler. Biraz film izleyeceğim ve kendimi kapatacağım.” dediğimde ikisi de gülmüş, koltuğu kapamama yardım etmişlerdi. Koltuğu yatay hale getirmiş, karşımdaki eğlence monitörünü açmış ve en sonunda annemi bile görmemek için küçük, uyurken rahatsız edilmemek için yapılan kapıyı kapamıştım. Sevdiğim filmlerden birini açıp kulaklığımı da kulağıma koyduğumda, artık uçuş için hazır hale gelmiştim.
Adım Hestia Mor. Dokuz yaşındayken babamın şirketinin büyük bir şirket olmaya adım atması üzerine annem ve babamla Michigan’a taşındım. Hayatım güzeldi, Michigan da hep en sevdiğim yerler gibi doğal ve gizemli bir yerdi, özellikle New York’a yakın olması da cabasıydı. Ancak babam anneme ve bana sürpriz yapıp işleri artık Türkiye’de de idare edebileceğini söylediğinde annem sevinçten havalara uçmuş, iki ay içinde taşınmak için her şeyi hazır hale getirmişti. Ben de onlar sayesinde yedi senedir doğru düzgün içinde kalmadığım ülkeye temelli olarak geri dönüyordum. Her şeyi yarım yamalak hatırlıyor olsam da, oradaki hayatımın daha huzurlu olduğunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Gök
Teen FictionHayatı boyunca en büyük hayali özgürlük olan Hestia Mor, ailesinin evlerini özlemesi üzerine küçüklüğünden beri içinde yaşadığı Michigan'dan ayrılır ve yeni bir hayata başlayacak olmanın sevinciyle Türkiye'ye gelir. En büyük hayalini ya tek başına...