6.Bölüm

145 35 22
                                    

Uzun bir süre -ki bu uzun süre 5 saat oluyor - düşündükten sonra kararımı verio boran arslanı aradım.

"Teklifini tek bir şartla kabul edicem yarın için sekreterinden bana randevu ayırmasını isteyebilirsin. " diyip telefonu kapatmıştım.

Bu sefer ya gerçekten kurtulucaktım ya da esir olucaktım.

○○○○○○○

Adliye binasından çıkıp arabaya binerken güneş gözlüklerimin arasından geçen sefer ki genç adama baktım ama göremeyince yüzüme yayılan gülümseme ile iyi poar veriyordum gazetecilere, arabaya binip adliyeden uzaklaşmaya başladığımda arabanın dokunmatik ekranından Kayrayı aradım. Tabi ki ilk başta açmadı ama tekrar arayınca dayanamamış olucak ki açtı.

"Seninle konuşmuyorum leydi Afra. " onun bu çocuksu haline kıkırdarken. Bir andan da vereceği tepkiyi düşünüyordum. Kayra benim en büyük sırdaşımdı en özel konularımı dahi anlattığım tek dostum. Onunla konuşmak psikologla terapi yapmaya benzerdi. Dışarıdan neşeli, umursamaz, şu zengin olup burnu havada gezen tiplerden gibi görünsede içini en iyi ben biliyordum.

"Kayra ben şu an ofise geçiyorum müsaitsen gelsene sana birşey anlatmam gerek. " Kayra biraz suskun kaldı, sonra konuşmaya başladı. "Ne oldu ? Bir şey olmuş ben bu ses tonunu biliyorum. Afra sen iyisin değil mi ? Kendine- " o cümleyi tamamlamasına izin vermedim.

"Hayır. Hayır, öyle birşey değil. Ben iyiyim ama ruhum kan akıtıyor. Ayağa kalkıyorum, sonra bir hançer gelip kalbime saplanıyor parçalanıyorum ama yine yıkılmıyorum. Bunu o kadar çok tekrarladı ki artık, artık bir kalbimin bile yerinde olduğunu sanmıyorum. Sanki o hançeri ordan çekerken benim de kalbimi beraberinde almıar gibi. Offf ben anlatamıyorum ama sen anlıyorsun değil mi Kayra ? Beni anlamana ihtiyacım var. " son cümlemi annesinden yarasını daha yavaş temizlemesini isteyen küçük çocuk gibi söylemiştim. Kayra susup bana zaman tanıdığında bende bir süre sustum.

"Geliyorum. Yarım saat içinde ordayım. " diyip telefonu kapatmıştı. Anlamıştı, anlatamayacağımı ama konuşmak istediğimi.

Ruhumdaki yaralar beni ele geçirmiş duygularımı ateşe veriyorlardı. Onların elinden o minik ama bir ormanı bile bir kaç dakikada küle çevirecek kibritler vardı, benim elimde ise onları söndürmek için içime akıttığım gözyaşlarım vardı. Savaşıyorduk. Ben ruhumu kurtarmaya çalışırken onlar benden ruhumu yakmam için sebepler sunuyorlardı.

Sürekli fısıltılar vardı, beni dibe çekmek isteyen şeytanların fısıltılarıydı bunlar. Kan kokan parmaklarını omuzlarıma yerleştirmiş ve kulağıma doğru eğilmiş ve adem ile  havvayı baştan çıkardığı gibi beni de çıkarmaya  çalışıyordu. Omuzlarım onun parmakları yüzünden kan kokuyordu ama şeytan bunu seviyordu, dokunduğunda üzerime sinen o kan kokusunu. Ben her o havayı soluduğumda o mutlu oluyordu, ben ise kendimi hayallerimin katili sanıyordum.

Zaten öyle değilmiydi ? Hayallerimiz ya çirkin birkaç söz ile parçalanabilirdi ya da biri eline bir bıçak alıp o hayal ile olan bağlantını keser ve kendi hayali yapardı. Benim hayalim çocukları kurtarmaktı,benim hayalim kadınları kurtarmaktı. Ben belki elimi uzatabildiğim herkese yardım edebilirdim, kurtarırdım. Bir an bile düşünmez kendimi bile feda edebilirdim. Peki ben, beni kim kurtaracaktı ? Kayra mı ? Yoksa babama yalakalık yapan ama asla sevemeyen siyasetçiler mi ? Kim kurtaracaktı beni ? Omzumdaki kanlı ellerden kim kurtaracaktı beni ?

Beni kimse kurtaramazdı. Beni kurtarabilecek tek kişi babamdı, o öleli ise 17 sene oluyordu.

Asla unutamıyorum öldüğü anı. Evinmizin içinde yankılanan silah seslerini, annemin beni kurtarmak için kendinden vazgeçişini. Babamın bizim için bedenine yediği 13 kurşunu.

Belalı avukat (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin