Birkaç Hafta Sonra...
Yüzüne vuran güneş ışığıyla kırpıştırdı gözlerini Karaca. Elinde tuttuğu fincandaki kahvenin soğuduğunu da ancak şimdi fark edebilmişti.
Fincanı yavaşça bıraktı önündeki sehpanın üzerine ve telefonunu aldı eline. Bomboş olan ekranı gördüğünde yeniden hayal kırıklığıyla doldu içi. Ayağa kalkarak terasın demirlerine, adamı son kez gördüğü yeri en net görebileceği yere yaklaştı...
Merak ediyordu Karaca. Barış'ın nasıl olduğunu, neler yaptığını hatta tam şuanda tehlikede olup olmadığını merak ediyordu ama en çok da onun da kendisi gibi her an aklında olup olmadığını merak ediyordu.
Sıkıntıyla bir nefes aldığında gözünden düşen bir damla usulca aktı kızın koluna. Ağır hareketlerle gözyaşını silerken son bir kez baktı ağaçların arasına, adamın arabasını görmeyi umut ettiği yere.
Evin arkasından gelen araba sesleriyle hemen toparladı kendini genç kız. Bulunduğu yerden uzaklaşarak terasın diğer ucuna yürüdüğünde babası ve amcalarının eve döndüğünü gördü. Yüzüne haftalardır yerleştirmek zorunda olduğu sahte gülümsemeyi yerleştirerek yöneldi merdivenlere.
.
.
.
.
.
''Yavaş lan yavaş!''
''Pardon abi-''
''Tamam bırak ben hallederim, çıkın siz!''
Barış sinirle oturduğu yerden kalkarak en yakın aynaya doğru yürürken haftalardır sinirli olan patronlarını daha fazla sinirlendirmek istemeyen adamlar hızla çıktılar evden.
Adam aynadaki yara bere içindeki haliyle yüzleştiğinde derin bir nefes aldı.
''Ne oluyor oğlum sana? Ne yapıyorsun kendine?'' diyerek aynanın önünde duran masaya yasladı ellerini. Kafasını bezmiş bir şekilde eğerken gözleri çoktan kapanmıştı bile.
Çalan kapıyla olduğu yerden ayrılarak kolundaki saati kontrol etti.
''Nihayet!'' diyerek ilerledi kapıya. Hatta dışarıdan bakıldığında neredeyse koşarak gittiği bile söylenebilirdi.
Kapının önündeki adamı bir şey demesine fırsat vermeden kolundan tutarak içeri çekti. Dışarıdakiler ne olduğunu anlayamadan yüzlerine kapanan kapıyla oldukları yerde kalırken Barış'ın içeri çektiği adam da kendisini toplamaya çalışıyordu.
İkili hızlı adımlarla salona geçerken Barış sabırsız bir şekilde döndü arkasındaki adama.
''Bir gelişme var mı? Ne gördün anlat çabuk!''
''Diğer günlerden pek farklı bir gelişme olmadı efendim. Hanımefendi her zamanki saatinde terastaydı. Tüm gününü de orada geçirdi-''
''Başka bir şey?''
''Hayır efendim'' diyerek kafasını olumsuz bir şekilde salladı kafasını adam.
Barış eliyle gitmesi gerektiğiyle ilgili bir hareket yaptığında adam bir an bile kaybetmeden çıktı evden.
Tüm gün kendi işlerinin peşinde koşturmak yormuyormuş gibi bir de üzerine Karaca'yı düşünerek yoruyordu kendini ancak elinde değildi. Bir türlü aklından çıkaramıyordu Karaca'yı. Kaç kez Çukur'un girişinden geri döndüğünü, kaç kez aramak için numarasını tuşlayıp vazgeçtiğini hatırlamıyordu bile.