VEEEEE HEPİNİZE İYİ BAYRAMLAR
Ertesi Gün
Karaca elinde tuttuğu telefonu bir kez daha kontrol etti. Dün gece abisinin gelmesiyle apar topar Barış'ın yanından ayrılmak zorunda kalmıştı. Ancak aklı hala adamdaydı.
Dün gece ikisi için de oldukça zordu, biliyordu. Bunları birlikte aşacaklardı. Buna inancı tamdı Karaca'nın. Kendine ne kadar güveniyorsa Barış' a da o kadar güveniyordu.
Adamın aramayacağını düşünerek telefonu yatağa fırlattığı sırada oda kızın telefon sesiyle doldu.
Sonunda beklediği aramayı alan kız beklemeden açtı telefonunu.
"Neredesin sen?"
"Ne oldu Karaca hanım çok mu özlediniz beni?"
Adamın gülen sesini duyduğunda biraz olsun rahatladı Karaca.
"Dalga geçme! Pansuman yaptırdın mı?"
"Yaptırdım merak etme. Sen iyi misin? Akın bir şey dedi mi?"
"Hayır" dedi Karaca yatağına geri otururken. "Beni eve bıraktıktan sonra tekrar gitti adamın yanına."
"Karaca..." dedi Barış derin bir nefes alırken "Ben özür-''
''Barış! Bu mevzuyu dün gece kapattık sanıyordum. Özür dilemeni gerektirecek hiçbir şey yok.''
''Peki... Sen nasıl istiyorsan öyle olsun. Bugün görebilecek miyim seni?''
''Bilmiyorum'' dedi Karaca, sıkıntıyla nefes alıp yatağına geri otururken. ''Ev bugün biraz kalabalık. Amcamlar hala gitmediler işe.''
''Peki ya Akın?''
Adamın sesindeki merak tınılarını duyan kız hafifçe gülümsedi.
''Dün geceden beri o adamın yanında, gelmedi hala.''
''Bir de damatları olucaz.'' diyerek söylendi Barış. ''Bir kere gelmedi dün gece yanıma.''
''Benim yerime Akın'ı istediğini bilmiyordum.''
Kızın hafif imalı söylediği cümleyle ikisi de güldüğünde Karaca adamı ne kadar çok özlediğini fark etti. Konuşmak için ağzını açtığı sırada aşağıdan seslenen amcasının sesini duydu.
''Kapatmam lazım, beni çağırıyorlar.''
''Peki güzelim. Dikkat et kendine, telefonun hep yanında olsun!''
Adamın göremeyeceğini bilse de kafasını sallayarak onayladı sözlerini.
Ardından telefonu cebine koyarak hızlı adımlarla aşağıya indi. Amcasına söyleyeceği bahaneyi düşünürken salonun ortasında gördüğü adamla birden kanı çekildi kızın.
Barış'ın dün dövdüğü adam kanlı canlı karşısında duruyordu. Gün ışığıyla birlikte yaraları daha çok gün yüzüne çıkmıştı. Barış'ın verdiği hasar artık çok net gözüküyordu.
Karaca hızla gözlerini kaçırsa bile karşısındaki adamın hala kendisine baktığının farkındaydı. Üzerinde bunun gerginliğiyle amcasına döndüğünde adamın hiçbir şeyi anlamadığı ortadaydı.
''İskender bey bu benim yeğenim Karaca.'' diyerek beni kolunun altına aldı amcam.
''Karaca, İskender bey bir süre misafirimiz olacak. Bu süreçte de pansumanlarıyla ilgilenebilirsen çok sevinirim.''
İçimden reddetmek gelse de mecburen hafifçe başımı sallayarak onay verdim amcamın söylediği şeye.
''Güzel, sen pansuman malzemelerini getir. Biz de yavaştan işe dönelim.''