Başını gökyüzüne kaldırarak derin bir nefes aldığında Karaca başını kaldırarak bakışlarını adama çevirdiğinde Barış kafasını eğerek alnını kızın alnına yasladı. İkisi de gözlerini kapattığında bir fısıltı gibi bir cümle döküldü Barış'ın dudaklarından.
''Sana söz veriyorum bir daha asla bırakmayacağım seni...''
.
.
.
.
.
.
Elindeki kitabı bir kenara bırakarak telefonunun ekranını son kez kontrol etti Karaca. Saatler önce Barış'ın yanından zor da olsa ayrılmış ve Çukur'a dönmüştü. Adama kısaca eve geldiğini söyleyen bir mesaj atsa da adamdan hala bir haber yoktu.
İçindeki korku tomurcukları yeşermeye başladığı sırada kapısının çaldığını duydu Karaca. Telefonu hızla yastığının altına sakladığında kapıdan içeri kafasını uzatan babaannesini gördü.
''Gelebilir miyim?''
''Gel tabi babaanne''
Kız oturduğu yerde biraz toparlanarak kadına oturması için bir yer açtı. Sultan ağır hareketlerle gelip kızın yatağına oturduğunda beklenti dolu bakışlarını çevirdi torununa.
''O geldi bugün buraya, Barış...''
Babaannesinden bunu duymayı beklemeyen Karaca şaşkınlığını gizleyememişti. Barış, elini kolunu sallaya sallaya Çukur'a gelmiş ve Sultan Koçovalı'yla mı konuşmuştu.
''Seni arıyordu, korkmuş epey. Yanıma geldiğinde çökmüştü, ruhu çekilmiş gibiydi-''
''Babaanne!'' diyerek böldü Karaca kadının sözünü. Adamın kendisi yüzünden bu kadar kötü olduğunu duymak bu hayatta isteyeceği en son şeylerden biriydi. Kalbi sıkışıyor gibi hissetmişti Sultan konuştukça.
''Neden anlatıyorsun bana bunları?''
''Barış'ın sana karşı neler hissettiğini bil diye anlatıyorum. Birbirinizin kalbini kırmayın diye anlatıyorum.''
''Babaanne-''
''Kesme lafımı! Bak kızım ben çok adam gördüm Barış gibi eli silah tutan, burnunun ucu beladan kurtulmayan çok adam... Buna en iyi örnek de senin kendi deden, baban, amcaların..''
Derin bir nefes aldı Sultan karşısındaki kıza bakarak. Bugün yanına gelen genç adamın gözlerindeki o saf duyguyu aradı torununun gözlerinde. Çok da ihtiyacı yoktu aramaya, ışıl ışıl parlıyordu Karaca'nın gözlerindeki o duygu.
''Böyle adamlar bilmezler sevmesini Karaca. Bilseler bile göstermekten korkarlar, kabuklarına çekilirler ama Barış öyle değil belli... Korkmuyor yanında durmaktan, sana olan ilgisini belli etmekten... Yani diyeceğim o ki daha dün bir bugün iki belki ama Karaca kim ne derse desin sakın kaybetmeyin birbirinizi. Ben bir torunumu daha verdim toprağa, bari yanımda kalanlar gam, keder görmesin.''
Babaannesinden duyduklarını şaşkınlıkla dinledi Karaca. Sultan Koçovalı'nın asla gelip kendisiyle böyle konuşacağını düşünmemişti.
Duygularını anlatacak cümleler aradı kafasında, inkar etmek için Barış'ı koruyabilmek için bir şeyler söylemek istedi. Ancak lal olmuş gibi hissediyordu kendini. Gözünden akan bir damla yaşla babaannesine sarıldığında kadın hızla bağrına bastı torununu. Saçlarını okşayıp gözyaşlarını sildiğinde dışarıdan gelen araba seslerini duydular. Birbirlerinden ayrıldıklarında Sultan gözyaşlarını silerek ayağa kalktı, son kez okşadı torununun yüzünü.