Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen!
Çalan kapının sesiyle araladı gözlerini Karaca. Odası karanlığa gömülmüştü. Kaç saattir uyuyorum acaba diye düşünerek doğruldu hafifçe. Birkaç saniye etrafını izleyerek ayılmaya çalıştı. Gözü yanındaki boş yatağa takıldığında babaannesi yavaşça açtı kapıyı.
''Güzel kızım...'' dedi Sultan yatakta yarı oturur pozisyona gelmiş Karaca'nın yanına yaklaşırken. ''Akşam yemeği hazır hadi, hiçbir şey yemedin bugün.''
Karaca yanına oturup elini tutan babaannesinin yüzüne baktı bir süre. Gözleri yavaştan dolmaya başladığında Sultan kızın saçlarından tutarak yasladı başını göğsüne.
Bir süre sessizce akıttı gözyaşlarını Karaca.
''Kardeşim gitti babaanne... Nasıl dayanacağım ben? Keşke hiç ayrılmasaydım yanından. Tek gitmezdi belki Akkız o zaman-''
''Deme öyle!'' diyerek yanaklarından tutup kaldırdı kızın kafasını Sultan. ''Seni de kaybetseydik nasıl dayanırdık biz Karaca...''
''Ama babaanne-''
''Aması filan yok Karaca! Allah seni bize bağışladı. Görünmez bir el gelip kurtardı seni, şükürler olsun.''
Sultan torununun saçlarını okşarken Karaca babaannesinin dediği ''görünmez eli'' düşünüyordu. Onu kurtaran kişinin Barış olduğuna emindi Karaca. Hayal gördüğünü düşünse bile adamın kokusunun ciğerlerine dolduğunu hissetmişti, hayal olamazdı.
''Hadi kalk gel yemek yiyelim. Hem sana en sevdiğin tatlıdan da yaptım, yersin değil mi?''
Aklı Barış'ta kalan Karaca babaannesinin ne dediğini dinlememişti bile. Başını usulca salladığında Sultan hızla kalktı yataktan. Karaca'nın üzerindeki yorganı açarak kızın tamamen oturur pozisyona geçmesine yardım etti. Kız terliklerini giyerken Sultan da kapının arkasında asılı olan şalı aldı eline.
Kızın omzundaki yarasına dikkat ederek sıkıca sardı şalı ve birlikte yemek masasına doğru ilerlediler.
.
.
.
.
.
.
Herkes sofradaki yerini yavaş yavaş aldığında Akın yavaşça kardeşine yaklaştı. Saçlarına ufak bir öpücük kondurarak yanına oturduğunda zor da olsa gülümsemeye çalışıyordu.
Yemek derin bir sessizlik içinde bittiğinde Sultan az da olsa Karaca'ya yemek yedirebildiği için mutluydu. Kadınlar sofrayı toplamaya başladığı sırada erkekler de Yücel meselesini konuşmak için İdris'in odasına geçmişlerdi. Karaca kolundaki askıya dikkat ederek yavaşça koltuğa yerleşti. Arkasına yaslandığı sırada mutfaktan elinde sürahi ve içinde ilaç olduğunu düşündüğü bir poşetle Akın çıktı. Adam kızın yanına oturarak tek tek yardımcı oldu ilaçları içmesine.
''Ağrın var mı?'' dedi elini kızın saçlarına atarken.
Karaca başını hayır anlamında sallayarak kafasını yeniden koltuğun sırt kısmına yasladı. Kızın bu durgun hali Akın'ı üzüyordu. Ne olursa olsun kardeşini böyle görmeye dayanamıyordu Akın.
''Benden istediğin bir şey var mı?'' diye sordu Akın kızın boştaki elini tutarak.
Karaca ilk başta hayır demek için hareketlense de aklına gelen fikirle doğruldu oturduğu yerden.