Ölü Bedenler Senfonisi

191 62 63
                                    


Daha fazla kahkahalarına dayanmayacağımı düşündüğüm sırada kalan iki büyük yaratıcının ortaya çıkması herkesi sessizliğe boğmuştu. Az önce dalga geçen kişilerin yüzlerinde dahi acıma duygusu ortaya çıkmıştı, hiç kimse bu tarz berbat bir sonunun olmasını istemezdi. Canını kurtarmaya çalışıp koşuşturanlar, oldukları yerde durup kalanların yanı sıra olanları film izler gibi heyecanla izleyenlerin sayısı da göz ardı edilemezdi. Zeus vişne ağacının yanına gücünün verdiği yetenekle uçmuştu, mermer beyazı teni ve iri yapı vücuduyla heykellerden farksızdı. 

Hades ise düşmanının geçmesini beklemiş, ardından toprağı yararak enerji verim bölgesinin ayak uçlarına kadar inmesini sağlamıştı. Sessizce yere oturan toprak parçası sanki yüz yıllardır oradaymışçasına çimenlerle birleşmişti. Hatta ağaç normalde olduğundan iki kat  sağlıklaşmıştı. Zeus'un aksine yaratıcılık gücünü kullanırken hiçbir zorlanma belirtisi göstermemişti. Beyaz gözlerinin hemen altından başlayarak yanlara doğru ikişer santim uzayan sürme tam tersi renkte, kapkaraydı. Kar tanelerinden daha kusursuz saçları at kuyruğu misali bez parçalarıyla toplanarak omuzlarından aşağı sarkıtılmıştı. Parmaklarındaki gümüş yüzükler güneşe değdi anda ışıl ışıl parıldamıştı. 

"Hangi kendini beğenmiş yaratıcı bir ölümlünün önünde diz çökmesini ister ki?" Baş parmağının ucuna işaret parmağını bastırarak söylemişti. Kendinden emir tavırları hayran kalınacak cinstendi, öyle ki diğer yaratıcılara bakmaya hiç zahmet etmemişti. "Acınası." Zeus'un yanına geçti. 

O an fark etmiştim, benim haricimde kimse kalmamıştı. Belki de gitmemem gerekiyordu ama ayağa kalkar kalkmaz ilk işim tam tersi yöne arkama bakmadan koşmak olmuştu. Kalbim dakikada yüzlerce kez çarpıyor olmalıydı, resmen göğsümden fırlayacak gibiydi. Atığım adımlar o kadar büyüktü ki birkaç santim daha bacaklarımı açabilsem yere yapışmış olurdum. Kapüşonumun havalanıp omuzlarıma düşmesini önemsememiştim bile. Botlarımdan çıkan ses otlar tarafından emilse de yakalanma korkum artıyordu. Aslında kafalarını hemen yana çevirseler kaçtığımı görebilirlerdi, sadece umursamıyorlardı. 

Yarın ki enerji verimine gelmeyecektim, en azından birkaç gün saklanmalıydım. Hayatım boyunca Athena'nın sığınağında konaklamıştım, peki ya şimdi nereye gidecektim? Kalabileceğim bir yer var mıydı ki? Aklıma gelen tüm sorular ciğerinin her gün parçalanmasıyla cezalandırılan Prometheus'un başına gelenler gibi hissettiriyordu. O da kurallara uymamıştı, şimdi ise her günü ciğerinin yenilmesiyle sonuçlanıyordu. Bana da mı aynı cezalardan vereceklerdi? Yaşadığı acıları aşağı yukarı tahmin etmeye çalışıyordum, mide bulandırıcıydı. Onun yanında olabilseydim sarılıp teselli etmeye çalışırdım. 

Ormanlık alanının sonuna geldiğimde dışarı çıkmadan son kez düşündüm, geri dönüş yoktu. Yapacaktım, ayağımı dışarı atar atmaz artık insanlarında olduğu yeri görebilmeye başlamıştım. Olimpos on binlerce yıldır insanların girmesi yasaklanan şehirler arasındaydı, pek büyük olduğu söylenemezdi: İki golf sahası büyüklüğündeydi. Yani tasarımların girmesine izin verilen kısmın boyutu bu kadardı, geriye kalan üç büyük parçası dünyanın dörtte birine eşitti. (Gezegenin farklı bölgelerine dağıtılmıştı.) İçerisinden dışarıya bakıldığında başka şehirleri görmek mümkün değildi, girdiğiniz andan itibaren huzur dolmanız uğruna geriye kalan tüm iğrençlikleri kapatacak ileri düzey teknolojili kapatıcılarla etrafı sarılmıştı. 

Yılda belki iki kez  dışarıya çıkardım, çıktığımda ise sokaklarda yürüyüp geri dönerdim. Gezmeyi pek sevmezdim, Athena'nın sığınağı yetiyordu. Hava iyice kararmadan geceyi geçirecek bir yer bulmalıydım. Beni gören kişiler parmaklarıyla göstermemeliydi, kapüşonumu çekip başımı önüme eğdim. Ortalama hızdaki adımlarla yürümeye başladım. Sulama sistemleri yeni çalışmıştı, yerler ıslaktı. El ele tutuşup aynı şemsiyenin altında yürüyen çiftle beraber sistemler tekrardan çalışmıştı. Gümüş tüylü köpek kaldırımın başından sonuna koşturuyor, sahibini arıyordu. Her sokakta topu topu üç insan anca vardı. 

Ben Medusa | KISA HİKAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin