Bölüm 1

56 3 0
                                    

"İstanbul'daki hikayenin sonuna geldin Bade." Sesim evin boş salonunda yankılanmıştı.

Bu kalabalık şehri terk ederken ardımda öğrencilik hayatımı, ilk aşkımı, ilk ayrılığımı, ilk başarılarımı... Beni bugün ben yapan bir nevi her şeyimi ardımda bırakacaktım bu beni üzüyordu evet fakat aynı zamanda heyecanlandırıyorduda. Kariyer hayatımda zirvede olmama rağmen Antalya'da olup düzenli bir hayat kurmak istiyordum ve içimden bir ses bunun mümkün olduğunu fısıldıyordu bana.
Kafamı evimin camından dışarıda tüm asaletiyle ve ışıltısıyla bana bakan boğaza çevirdim. En çok seni özleyeceğim diye içimden geçirmeden edemedim.

Son kez evime baktım, duvarlarını, merdivenlerini, şöminesini ve en sevdiğim bahçesine baktım. Kendimce evimle vedalaştım ve kapıyı kapatıp çıktım.

***

Antalya'nın güneşli bir pazar günüydü, Levent yine alarm çalmadan kalkmış kahvaltısını etmiş, spordan gelmiş banyoda tıraşını oluyordu. Yüzünde çok düşünceli bir ifade vardı normalde hayatında ki her şey yolunda giderken yıllardır birlikte çalıştığı peyzaj mimarı ve aynı zamanda dostu Ahmet Kanada'dan aldığı bir iş teklifiyle kısa bir süre önce işten aniden ayrılmıştı. Bu süreçte yarım kalan projeler, planlanan projeler hepsi yatmıştı. Yüzüne soğuk suyu vurup bir an önce bilgisayarının başına geçip gelen başvurulara bakmak istiyordu. Levent Antalya'nın ve aynı zamanda Türkiye'nin en ünlü mimarlık şirketinin sahibi ve CEO'suydu. Şirketini alışılmışın dışında kurallarla yönetmesiyle ünlüydü.
İşe alacağı kişilerin astrolojik harita analizini yaptırırdı, haritası birbiriyle uyumlu insanlar seçmek için bir astrologla çalışıyordu. Spiritüel yönü onun başarısına başarı katmasının en büyük sebebiydi. Şirketinde katı kurallar yoktu aşk yasağı vs gibi şeyler umrunda değildi çünkü her dinamiği yerindeydi şirketinin.
Şirketinin 7. yıl dönümü yaklaşıyordu ve alıştığı bu düzene tempoya uygun birini bulmak çok önemliydi bu yüzden aynadaki yüzü çok gergindi oda farkındaydı bunun. Burnundan derin bir nefes bırakıp mutfağına indi ve kahve makinesinde onu bekleyen fincanını alıp bilgisayarının başına geçti.

Bir saate yakın gelen başvurulara baktıktan sonra sinirle telefonunu aldı ve şirketin insan kaynaklarından sorumlu olan Eren'i aradı.

Eren, Leventin telefonunu bekliyor olacak ki korkak bir sesle konuştu.

"Günaydın Levent bey..."

"Eren bu iş başvurularının hali ne? Sen benim önüme sentezleyip sentezleyip bunları mı getirebildin."

"Levent beycim en iyi, en başarılı, en deneyi-"

"Eren, bir saattir bakıyorum yarısı çok yaşlı, yarısı da çok tecrübesiz ve toy. Aciliyeti olan bir sürü proje bekliyor ve başvuranlar arasında güvenipte teslim edebilceğim bir profil dahi yok. Peyzaj mimarı istiyorum bahçivan değil anlıyor musun beni?!"

"Haklısınız efendim derhal talimat veriyorum ne gerekiyorsa yapılacak, yeni bir listeyi size mail atıcam."

Levent soğuyan kahvesini kafasına dikip telefonu Eren'in yüzüne kapattı.

Oturduğu yerden kalkıp terasa çıktı, Lara'nın en lüks sitesinde yaşıyordu. Düden şelalesi, falezler ve Antalya'nın tüm güzelliği tam karşısındaydı. 9. katta olan bu dublex dairenin ve tüm mühitim mimarisi tabiki de Akman Holding'e aitti. Levent terasta en sevdiği köşesine ilerleyip ellerini mermer korkuluklara yasladı ve rüzgarlı havayı içine çekti. Eylül yağmurunun havada bıraktığı o toprak kokusu ruhuna iyi gelmişti.

Başını yan dairenin terasına çevirdi, havuzunu ne zaman doldurmuşlardı?Hayatında ki koşuşturmaca yüzünden  hiç fark etmemişti yan tarafa taşınan birileri olduğunu yeni idrak ediyordu.

Böyle pahalı, lüks ve aynı zamanda mimarisi güzel bir eve kim taşındı acaba diye merakla içinden geçirmeden edemedi. Genelde günlük kiralanırdı ama bu sefer eşyalar vardı. Koca muhitte sadece 9. katta 2 daire vardı. En son katı Levent özellikle kendi zevkini ve yeteneklerini kullanarak tasarlamıştı. Buraya taşınmak isteyen biri onunla aynı zevklerde biri değilse asla buraya yerleşemez diye düşündü ve yan terasa doğru ilerledi. Açık plan tasarımı sayesinde aralarında sadece yeni gelen ve Levent'i hayran bırakan çiçekler vardı.

"Ama siz çok güzelsiniz." diyerek pembe çiçeğe yaklaşıp kokladı, adını bilmediği bu çiçek tüm terasa neşeli bir koku yayıyordu.

Merakla yan daireyi süzdü, kapılar kapalıydı ve içerisi siyah camlardan görünmüyordu. Lakin dışarıdaki çiçekler ve kendi oturma köşesinin tam yanına konulan sofa ve dairenin mimarisine uygun sehpalar onu çok heyecanlandırmıştı. İş hayatıyla öyle meşguldü ki terasa en son ne zaman çıktığını düşününce hatırlayamamıştı ve dolayısıyla yan komşusunun da ne zaman gelmiş olabileceği hakkında bir fikri yoktu.
Son bi kez göz gezdirip
" Umarım kafa dengi biridir. " diye kendi kendine söylenip içeri geçti.

Twin FlameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin