Dan mezarlığa yaklaştığında Voldi'yi ve askerleri gördü. Voldi balgın gibi mezarın başına uzanmıştı. Yağan yağmur çamurlaşan toprağı üstüne, yüzüne bulamıştı. Askerler komutanlarının başında adeta bir heykelmiş gibi bekliyordu. Ölen arkadaşlarının acısını bile yaşayamamışlardı. Ailelerine sarılmamışlardı. Önemlide değildi, şehirdekiler ve hatta kendi canlarını Voldi'ye borcluydular. Dan yavaşca ilerledi Voldi'nin baygın gibi duran bedeninin yanına. Askerler lordlarına selam verdi. Askerlerden birisi usulda Voldi'yi uyandırdı.
Voldi : '' Geldin nihayet yüce lordum '' dedi yerden kalkarken.
Dan '' Tüm bunlar ne demek oluyor? neden beni beklemedin?'' diye sordu. '' Ayrıca neden törene izin vermedin. Annemin inançlarına da mı saygın yok?'' dedi.
Voldi : '' Sen ve o tanrın tüm bu olayların sebebi değil misiniz?'' dedi ve devam etti '' Senin yüce tanrın sana görünüp tacı vaat ederken pek bir konuşkan olan tanrın, bugün olanlara karşı bir o kadar da sessizdi''
Dan : '' Ne demek istiyorsun? Ben böyle olmasını ister miydim? O benim de annem, Bu ölen askerler benim de askerim'' dedi ve yakasına yapıştı Voldi'nin askerler savunma pozisyonu aldılar. Voldi askerleri eliyle geri çekilmelerini emretti.
Voldi : '' Bir tek sen ve ben kaldık geriye. Bir tek sen ve ben, artık çocuk da değiliz. Bugün bana istediğini yapabilirsin. sana karşılık vermeyeceğim. Burada yatan anneme iyice bak. Bana vermediğin o marangozların sonucuna doya doya bak. İster bugün beni annemin yanına göm. istersen de kendini. Oah'ın verdiği kararın yanlışlığını annemin mezarının topraklarında belki görürsün'' dedi. Dan hiddetle bir tane yumruk attı sonra askerlere dönüp Voldi'yi eve götürmelerini emretti.
Dan artık annesinin ve babasının mezarının başında yapayalnızdı '' Özür dilerim anne, baba. Özür dilerim'' dedi. mezarın başında ağladı. Lider olduğundan beri ağlamak duygularını belli etmek artık sadece kendiyle baş başa kaldığı zamanlarda yapabildiği bir şeydi. Her türlü zayıflığını kendi içinde yaşamak zorundaydı. Güçlü ve dik durmak zorunluluğu vardı. O gün ailesinin mezarının başında tüm bunlardan muaftı. Derin bir kedere boğulmuştu. Babasına dönüp;
Dan : '' O gün liderlik konusunda dediğin şeylere anlam verememiştim. Şimdi o kadar net anlıyorum ki, Bu bir ödül değil adeta bir lanet.'' bir süre daha ailesinin mezarı başında ağladıktan sonra kendini toparladı ve sabahın ilk ışığıyla birlikte zifiri kararlık geceden sıyrıldı ve şehrin yolunu tuttu.
Şehre geri döndüğünde sabah olmak üzereydi halkı etrafına topladı. Askerlerden en yaşlısına Voldi tekrar başa geçecek güce erişene kadar yetki verdi. ve emrine tüm maranzogları verdi. Yetiştirilmek üzere kırk dört yeni asker atadı. Halkı karşısına alıp konuşma yaptı.
'' Ey şehrin sakinleri ben gemide halkım için kışlık erzak toplamak için çalışırken, hüzünlü bir olay gerçekleşti. Kendi annem dahil tam elli iki can kaybettik. Herkes üzgün yüzünüzde bunu görüyorum. Üzgün olmaya vaktimiz olmadığını size söylemek için sizi bu meydana topladım. Dün çok acı bir ders aldık. Şimdi bu aldığımız dersi kanıtlamanın zamanıdır. herkes eline bir balta alsın suru tamamlamalıyız troller her an geriye dönebilir. Gün ağlamanın değil önlem almanın günüdür'' dedi. Böylelikle tepkileri endişelere yönlendirdi. İnsanlar var gücü ile çalışmaya başladı. Sur iki günün sabahında bitmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/280721429-288-k470474.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZGARATH İLK GÜNAH
FantasySerimizin ilk hikayesi. Basit bir mitoloji yazdıktan sonra nihayet roman versiyonuna geçebildim. okuduysanız lütfen bir yorumda bulunun ki hikayeyi düzeltme fırsatım olsun. Kafamdakileri hızlıca geçirmek için noktalamayı önemsemeden yazacağım. K...