"Hadi ama Çiçek, sorgulamadan yapsan olmaz mı?" Açelya bezgince konuşurken sıkıntıyla nefesimi bıraktım. "Ya bayram değil seyran değil ben neden süslenip püsleniyorum şimdi? Anlamıyorum ki!" Gözlerini devirdi ve elinde tuttuğu elbise askısını yatağa bıraktı. "Çünkü giyinmek zorundasın. Günün sonunda bana teşekkür edeceksin. Hadi bebeğim."
Oflayarak üstümdeki pijamaları çıkarıp elbiseyi giyindim. Beyaz ve oldukça şirin bir elbiseydi. Üstümü giyinir giyinme beni makyaj masasına oturtup eline düzleştirici alıp zaten düz olan saçlarımı iyice düzleştirdi. Ensemde sıkıca topladı ve aynadan yüzüme baktı. "Makyajını da yapalım, yeterince gecikti zaten!"
Yüzüme sade bir makyaj yapıp dudağıma toprak tonlarında ruju yedirdi. "Harika oldun! Hadi gel," küçük çantamı uzattı ve hızla beni dış kapıya sürükledi. "Çık dışarı hadi, sorularının cevabı dışarıda." Anlamaz a ona bakarken daha fazla beklemeyin kapıyı açtım ve kenardaki beyaz topuklu ayakkabıları giyinip dışarı çıktım. Ardımdan kapıyı hemen kapatmıştı. Söylenerek başımı kaldırdım. Gördüğüm şey ise beni şaşırtmaya yemişti.
Eflah karşımda jilet gibi takım elbisesi ile arabasına yaslanmış bana bakıyordu. Gülümsedim istemsizce. Hızlıca yanına gidip önünde durdum. "Eflah'ım? Ne oluyor?" Elimden kavrayıp avucumun içine bi öpücük kondurdu. "Çok güzel olmuşsun, hadi gel." Açtığı kapıdan arabaya bindim. Hâlâ bir cevap alamamıştım. Kendisi de binip bana baktı. Dudaklarımı aralayıp konuşacak iken benden önce davrandı. "Soru sorma güzelim, sana çok güzel bir sürprizim var." Derin bir nefes aldım ve başımı salladım. Zor olacaktı tüm yol boyunca susmak.
"Annenlere mi geldik? Daha rahat giyinseydim keşke." Başını sağa sola salladı ve tuttuğu elimden çskiştirerek kendi evlerinin çarprazındaki eve sürükledi beni. Cebinden çıkardığı anahtar ile bahçe kapısını ardından içerideki kapıyı açtı ve geçmem için elini uzattı. Gergin adımlarla içeri girdim. Hemen kapının yanındaki tuştan lambayı yaktı ve evin içi önümüze serildi. Çok sade ve oldukça güzel görünüyordu. Elimden tekrar tuttu ve beni çskiştirerek salondaki kapıdan bahçeye çıkardı. Gördüklerime inanmazken o da gülümseyerek elimi bıraktı ve ilerledi. Bahçedeki ağacın dibini minderlerle süslenmiş ve oldukça güzel görünen bir sofra kurmuştu. "Eflah? Sen mi yaptın bunları? Hem bu ev?" Ceketini çıkarıp bıraktı ve elini uzattı bana doğru. Yanına gidip elinden tuttum. Diğer elini sıkıca belime sarıp başını boynuma bıraktı ve öpücükler kondurdu.
"Bu ev bizim evimiz." Gözlerim doldu dedikleriyle. Kolumu boynuna sardım. "Senin, benim ve Alçin'imizin. Bu ev bizim." Başını kaldırdı ve dolan gözlerime bakıp iç geçirdi. Tuttuğu elimi diğer elimin olduğu yere bırakıp iki koluyla sıkıca sardı bedenimi, çenesini başımın üstüne yasladı. "Ah benim güzel kızım, doldurma gözlerini. İçim gidiyor." Gülümsedim usulca, başımı göğsüne bıraktım.
"Elimde değil Eflah, ben çok mutluyum." Titreyen sesime karşının saçlarımın üstünde hissettiğim dudakları ile derince soluklandım. "Bugünden sonra hep mutlu olacağız. Her düştüğünde yanına oturacağım. Seninle beraber yeniden kalkacağız Çiçek. O güzel gözlerinden sadece mutluluk yaşları akacak, güzel kalbin sadece benimleyken hızlı çarpacak. Sana baba olacağım, anne olacağım, eksikliğini hissettiğin her şey ben olacağım." Yutkundum ve gözlerimi yumup birkaç yaşın akmasına izin verdim. "Sonra kızımı, kızımızı büyüteceğiz. O sana anne diyecek. Öz annesi olmayabilirsin lakin onu öz annesinden çok seveceğine eminim. O da seni çok sevecek. Sonra büyüyecek. Onun saçlarını öreceğiz, erkek arkadaşlarını anlattığında ben sinirleneceğim sen beni sakinleştireceksin. Hep onun arkasında olacağız. Hep bir bütün olacağız." Dedikleri istemsizce hayaller kurmama yol açıyordu ve dediği gibi mutluluktan gözyaşlarım akıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Çiçek|Texting
Short StoryTamamlandı. yigittansel: Sevdiğim bir şarkıcı sevdiğim bir şarkısında şöyle diyor; yigittansel: Aslında gittiğin gün dönmeyeceğine emindim de, boş ver, kırık kalbim hala senin evindir. yigittansel: Çektiğim bu acı sevdaya dahil midir çiçeğim? 27042...