ÇN// Bu hikaye oopsthisisqueertoo'ya aittir, ben sadece çevirisini yapıyorum. İyi okumalar.
Daha önce hiç gerçekten gökyüzünü izledin mi? Gerçekten taktir etmek için zaman harcadın mı? Telefonundaki bir fotoğrafa veya kamera ekranından ya da lanet bir pencerenin ardından bakmak değil. Sadece sen ve gökyüzü. Arada bir şey yok. Gözün görebildiği yere kadar uzanan uçsuz bucaksız bir bilinmezlik. Seni içine batmaya davet ediyor. Yepyeni bir dünya parmakalrının ucunda keşfedilmek için yalvarıyor.
Gündoğumu. Günbatımı. Sadece otlak bir alanda yatıp bulutların ilerleyişini izlemek. Kuşlar gökyüzünde çığlık atıyor. Yıldızların dönüşünü izlemek. Yağmur yağarken diğerleriyle karışan koyu gri bulutlar. Her zaman gökyüzünü izlemekten asla bıkmayacağımı düşünmüştüm. Hayatta kaldığım sürece bıkmayacağımı. Sıkılmayacağım tek şey.
Beni çağırıyor. Hiçbir şey vermeyi teklif etmeyen soğuk dünyada tek huzur kaynağım.
Meğerse yanılıyormuşum.
-----------------------------------------------------------------
"Keiji. Keiji."
Akaashi annesinin ona seslendiğini duyabiliyordu. Görüşü yavaşça netleşti.
"İyi misin, tatlım?"
Gözlerini kaldırınca Akaashi annesinin masanın üstüne eğilmiş kendisine baktığını gördü. Dudakları, güzel bir kırmızıya boyanmış, endişeyle dişlerinin arasındaydı.
"Ah. Özür dilerim, anne. Ben sadece-"
Bekle. Ne yapıyordum? Neredeyiz?
Akaashi hızlıca etrafına bakındı. Masadaki yemek. Restoran. Masanın öbür tarafında oturan ebeveynler.
Kutlama yemeği.
"-önümüzdeki yıl şirkette babama katılmak için ne kadar sabırsızlandığımı düşünüyordum." Duraksadı ve onlara hiç de samimi olmayan bir gülümseme sundu. "Yeni, tasarımcı işi rujunu benim için öyle harcamana hiç gerek yok."
Geniş gülümsemeler.
Doğru cevap.
Ebeveynleri yine kendi aralarında konuşmaya başladı. Annesinin saçları kafasının tepesinde özenle topuz yapılmıştı ve bisiklet yakalı tasarımcı işi bir elbise giyiyordu. Babası takım elbise giyiyordu. Etraflarında pahalı bir restoran vardı. En az bir ay önceden rezervasyon yaptırmak gereken restoranlardan. Birkaç çalışan müşterilerin emirlerini yerine getirmek için arkada hazır bekliyordu ve hepsi de birbirinin aynısı üniformalar giyiyordu.
Akaashi kesinlikle buraya ait hissetmiyordu
Güzeş konuşmasını bilenler arasında bir sahtekar. Kralların arasında zamanının dolmasını bekleyen bir hırsız. Meleklerin arasında bir şeytan. Ellerinin tuttuğu yeme araçları etrafında sıkılaştığını hissetti. Metal elinin arkasına battı. İrkildi ve eline doğru baktı.Bir çatal?
Belki de o akşam ilk defa Akaashi toplum içinde girdiği hayatta-kalmaya-yönelik-oto-pilot-modundan çıktı ve gerçekten etrafını inceledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Sky and Guilt are the Only Feelings I Have Left
FanfictionBu hikaye tamamen oopsthisisqueertoo'ya aittir, ben sadece çevirisini yapıyorum. Akaashi her şeyin sonuna geldi. Hiçbir şey hissetmiyor. İnsanlığı çabucak parçalandı. Artık huzurlu ölümden başka bir şey istemiyor. Üniversitenin dördüncü yılında int...