İyi okumalar.
Haftalar geçti. Oikawa ve Iwaizumi gelmeye devam ettiler ama kurdukları iletişim gittikçe daha az gergin ve daha dostça bir hale geldi. Akaashi'nin hocaları cevap gönderip yardım edebilecekleri bir şey olup olmadığını ve ödevleri ve projeleri için ona ekstra süre verebileceklerini söylediler. Annesi onu arayıp kontrol etti. Sesini duymaktan memnun olunca Oikawa'yı onu kontrol etmesi için zorlamayı bıraktı. Çok uzun süre gelmediği için kitapçıdaki işinden kovuldu ama isterse ona referans olabileceklerini söylediler ve darılmaca yoktu. Eğer tatillerde çalışmak için başvurursa ona yardımcı olabilirlerdi.
Akaashi bütün bunlardan duyduğu gururu tarif edemezdi. Son bir aydır bunları görmezden geliyordu ve onu yavaş yavaş tüketip, cezalandırıyorlardı. Sonunda halletmiş olmak harika hissettiriyordu. Neden en baştan görmezden geldiğini merak etti. Kafasında çok daha büyüklerdi ve sonuçları çok daha korkunçtu. Aptalcaydı ve bunu biliyordu ama beyni onu aksine ikna etmişti. Şimdi hepsi uzakta ve çok kolay geliyordu.
Ödevlerini yavaş yavaş tamamlamaya başladı ama eski hırslı mükemmelliyetçiliğiyle yapmıyordu. Sakindi ve basit bir ödevi kusursuz yapmak için çabalamıyordu.
Iwaizumi'nin her akşam yemek yapması sayesinde Akaashi son bir, hatta iki ayda hiç yemediği kadar çok yemek yedi. Kaybettiği kiloların bir kısmını geri kazandı. Hâlâ fazla zayıftı ama kaburgaları o kadar da belli olmıyordu ve yüzüne biraz renk gelmişti.
Sonuç olarak her şey iyi gidiyordu. Akaashi'nin uzun zamandır hissetmediği kadar normaldi. Pazar günü biraz yürüyüş yapmak ve temiz hava almak için parka gitti. Yaz mevsimi tamamen gelmişti ve terlemek güzeldi. Tekrar koşuya çıkmaya karar verdi. Onun için iyi olurdu. Belki biraz kafa dağıtabilirdi.
Parkta alışkanlık gereği Bokuto'nun bahçesinin önünden geçti. Nedense dikkatlice etrafına bakındı ve Bokuto'nun etrafta olmadığından emin olunca bahçeye yaklaştı. Bitkilerden bazıları yaz Güneşi'nin altında kavruluyordu. Bokuto'nun ev yaptığı bitkilerin altında yabani otlar bitmişti. Sanki Bokuto bir süredir bitkilerle ilgilenmiyor gibiydi.
Acaba ona bir şey mi oldu?
Düşünmeden diz çöktü ve yabani otları yerlerinden sökmeye başladı. Çalışırken hayran hayran çiçeklere ve bitkilere baktı. Meyve vermeye çalışan küçük bir şeftali ağacı vardı ama yenebilecek büyüklükte meyve verebilmek için fazla ufaktı. Eğer alınmazsa yakında çürüyecek marullar vardı. Altında otlar bitmiş minik bir domates çalısı vardı ama yine de domatesler yetişmiş, hatta bazıları yere düşüp çürümeye başlamıştı. Akaashi bitkilerin çoğunu bilmiyordu. Başkalarının anlayabilmesi için yerleştirilmiş isimlikler de yoktu. Bazılarının kuru ot ve bazılarının çalı olduğunu anlayabiliyordu.
Akaashi yüzünden terler akana ve tırnaklarının arası toprakla dolana kadar çalıştı ama bahçede hiç yabani ot kalmamıştı. Doğruldu ve alnındaki teri sildi. Esen serin rüzgar çiçeklerin ona bir armağanı gibiydi. Gözlerini kapattı ve serin havayı olabildiğince ciğerlerine çekmeye çalıştı.
Rüzgarla yayılan bir zil sesi gözlerini açmasına sebep oldu. Uzaktan gelen bir havlama duyabiliyordu. Bokuto'nun köpekleri gezdiriyor olmasından veya bahçesini kontrol etmek istemesinden korkarak etrafına bakındı ama kimse yoktu. Çantasından bir çöp poşeti çıkardı ve atmak için ayıkladığı otları içine koydu. Bitkilerin hâlâ sulanmaya ihtiyacı vardı, o yüzden poşeti çöpe attı ve Bokuto'nun yakındaki bir çeşmenin yanına koyduğu kovayı aldı.
Bitkileri suladıktan sonra kovayı tam olarak Bokuto'nun koyduğu yere bıraktı ve bahçeye baktı. Bokuto burayı çok güzel yapmıştı ve her ne kadar temizliğe kimin yardım ettiğini bilmeyecek olsa da Akaashi destek olduğu için iyi hissediyordu. Yaptığı işten gurur duyuyordu. Bahçeye baktıkça isimlik olmaması onu daha çok rahatsız etti. Oikawa'nın salonuyla aynı sokakta bir çiçekçi olduğunu hatırladı ve gidip bakmaya karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Sky and Guilt are the Only Feelings I Have Left
FanfictionBu hikaye tamamen oopsthisisqueertoo'ya aittir, ben sadece çevirisini yapıyorum. Akaashi her şeyin sonuna geldi. Hiçbir şey hissetmiyor. İnsanlığı çabucak parçalandı. Artık huzurlu ölümden başka bir şey istemiyor. Üniversitenin dördüncü yılında int...