İyi okumalar.
Akaashi bunun nasıl olduğunu bilmiyordu. Bu duruma nasıl düştüğüne dair en ufak fikri yoktu.
Tabağına bakarken göz yaşlarının yanaklarından kaydığını hissedebiliyordu. Başkalarının önünde ağlamaya katlanamıyordu. Elini saçlarından geçirip başını eğerek yüzünü restorandan saklamaya çalıştı. Yüzündeki sıcaklığın ensesine kadar yayıldığını hissedebiliyordu. Gözlerini kırpıştırıp yaşların akmasına engel olmaya çalıştı ve masanın öbür tarafına baktı. Bokuto oturduğu yerde neşeyle körisini yiyordu, dünyanın geri kalanı aklının ucundan geçmiyordu. Oturduğu yerde kıpırdandı ve aklındaki bir şarkıyı mırıldanmaya başladı. Bir çeşit anime müziğini andırıyordu. Akaashi'nin o an yaşadığı karmaşadan habersizdi. Onun yanında oturan Kuroo yüzünü saçlarının arkasına saklıyor ve yavaş yavaş kaşığını ağzına götürüyordu. Akaashi onun saçları arasından çıkan kırmızı kulaklarını görebiliyordu. Görünmezmiş gibi davranıyordu. Sessizlik masayı sarmaladı.
Garson masalarının yanından geçti ve Akaashi ve Kuroo'nun bardaklarına su doldurdu. Garson gittiği anda ikisi de bardaklarını kapıp başlarına diktiler.
Bokuto yanlarından geçen başka bir garsonla lafladı ve bir kase köri daha sipariş etti.
Bu nasıl oldu?
Akaashi kararsızca o hafta Bokuto ve Kuroo ile akşam yemeğine gitmeyi kabul etmişti. Bokuto çok ısrar etmişti. Akaashi'nin gidecekleri mekana bayılacağını söylemişti. Ders arası için birebir olacağını söylemişti. Pişman olmayacağını söylemişti.
Akaashi pişman olmuştu.
Her şey yolunda başlamıştı, hatta güzeldi de, taa ki Bokuto ve Kuroo menüdeki süper acı 'yandım anam' köriyi keşfedene kadar. Doğal olarak onu istediler. Buna ihtiyaçları olduğunu söylediler. Süper acı köriyi yemeyeceklerse hayatın ne anlamı olduğunu sordular. Doğal olarak ikisi de çocuk olduğu için bunu bir en çok köriyi kim yiyecek yarışmasına çevirdiler. Kaybeden bütün masanın hesabını ödeyecek. Akaashi yüzünü astı ve reddetmeye çalıştı ama Kuroo pis pis sırıttı.
"Sorun ne, Güzel Çiçek Çocuk? Kaldıramayacağını mı düşünüyorsun?" Akaashi'ye sırıttı. "Denemeye bile mi korkuyorsun? Şey. Yemeğimi ödeyecek olman benimle elleşebileceğin anlamına gelmez." Akaashi'ye göz kırptı.
Normalde Akaashi soğukkanlı biridir. Başka insanların onu böyle etkilemesine izin vermezdi. O lanet kedi ise onu nasıl zorlayacağını çok iyi biliyordu.
O baş-belası-Kuroo-san'ın kendisini yenmesine izin vermeyecekti.
Bu noktada Bokuto ikinci tabak körisini bitirmişti. Geldikleri zamana göre çok daha enerjik ve neşeli duruyordu ve Akaashi ile Kuroo'nun sessizliğinden yararlanarak köpekleri kullanarak parkta baykuş bulma fikrinden bahsediyordu.
"Köpeklerin koku alma duyusu çok gelişmiş, değil mi? Baykuşlar parkta kalmak zorunda. Zorundalar! Buralarda yaşayabilecekleri başka neresi var? Burası doğal yaşam alanları! Yaşam alanları diyorum! Köpekleri devamlı oraya dolaşmaya götürüyorum. Bir baykuş tüyü bulup, köpeklere koklatmayı düşünüyorum, belki yuvalarını bulabilirim. Sonra, akşam gelip onları izleyebilirim! Çoook havalı olacak!" Heyecanla kollarını salladı, başını salladı ve Akaashi ile Kuroo sessizce tabaklarına bakarken kendi mantığına gülümsedi.
Akaashi ve Kuroo şimdi terliyordu. Bokuto gayet iyi gözüküyordu ve üçüncü tabağı gelince daha da neşelendi.
Sanki bu şey onun yaşam enerjisi. Gerçek bir canavar. Yeterince yerse Tokyo'yu yok edebilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Sky and Guilt are the Only Feelings I Have Left
FanficBu hikaye tamamen oopsthisisqueertoo'ya aittir, ben sadece çevirisini yapıyorum. Akaashi her şeyin sonuna geldi. Hiçbir şey hissetmiyor. İnsanlığı çabucak parçalandı. Artık huzurlu ölümden başka bir şey istemiyor. Üniversitenin dördüncü yılında int...