"B-burada ne yapıyorsunuz majesteleri?"
"Umm... birisi bana sonsuza kadar mutlu olmak istiyorsam, buna müdahale edebilecek bazı insanları ortadan kaldırmam gerektiğini söyledi. Lila'mı elimden almaya çalışan birine yardımcı olamam. O benim. Herşeyiy...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Hm..." dedi Lila aynada kendine bakarken. Geceliği biraz fazla açıktı. Kendini çok rahatsız hissediyordu. Gecelik transparandı ve iç çamaşırları gözükebiliyordu. Hizmetçilere neden bunu giymek zorunda olduğunu sordu ama hepsi prensin bunu istediğini söyledi.
Kapı açıldı. Prens Lila'ya bakarak içeri girdi. Seçtiği gece elbisesini giydiğinde çok seksi görünüyodu. Masasına doğru yürüdü ve tacını kadife tabanlı camdan kutuya koydu. Lila ne yapacağını bilemedi, orada öylece durup prensi izledi. Prens soyunmaya başladı , böylece hemen arkasını döndü.
Ağzından bir kahkaha kaçtı. Lila'ya doğru yürüdü, elini tuttu ve onu kendine döndürerek ;
"Arkanadönmenegerekyok. Benimkraliçemolacağınıunutma, buyüzdenbanaalışmangerekecek." dedi, onun kızarmasına neden olan boğuk bir sesle. Onu gelin stili kucağına aldı ve yatağa yatırdı.
Yatağın diğer tarafına geçti, çarşafların altına girdi, kollarını Lila'nın beline sardı, göğsünün sırtına çarptığından emin oldu. Kafası sırtının derinliklerine iniyor.
"İyigecelerbebeğim"
▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰
Lila bütün gece rahattı. Prensin kollarında kendini güvende hissediyordu. O prensin böyle olduğunu düşünmüyordu. Herkesin söylediğine göre, annesi öldüğünden beri soğuk ve duygusuzdu. Ama şimdi o burada olduğuna göre, yavaş yavaş kazanıyordu.
İlk uyanan kişi prens oldu. Onun yanında olduğunu bilerek parlak bir şekilde gülümsedi. Kendini tutamadı ve sadece alnına bir öpücük vermek zorunda kaldı. Çok tatlıydı. Yavaşça yataktan kalktı, kıyafetlerini aldı ve soyunma odasına girdi. Lila hala uyuyordu ve Bayan Rena'yı aradı.
"Uyandığındaüstünüdeğiştir ve dışarıdakigülbahçesinegetir"
"Tamamdırmajesteleri" dedi Rena. Prens Jungkook mutfağa doğru yürüdü, şeften kendisiyle Lila'nın kahvaltısını hazırlamasını ve kahvaltıyı dışarıda gül bahçesinde yemek istediğini söyledi. Tabii ki anlaştılar.
Babasının bulunduğu taht odasına doğru yürüdü. Bir muhafızın babasıyla konuştuğunu gördü. Duvara yaslandı ve konuşmalarını duydu.
"Kralım, düngece bir cinayetişlendi"
"Cinayet mi?"
"Evet, ikikurban da kadın. Kim olabileceğihakkındahiçbirfikrimizyok"
"Yakındabukatilibulacağız. "
▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰
"Sanjin! Gel ve bunu Bayan Choi'nin evine bırak!" Bayan Lee bağırdı. Sanjin temizlemeyi bıraktı ve annesine doğru yöneldi. Bu, o gece olanları Lila'ya açıklama şansı olabilirdi.
"Tamam anne" gülümsüyordu. Bayan Choi'nin birkaç gün önce sipariş ettiği ekmeği aldı. Lila'yı göreceği için heyecanlanarak onun evine koştu. Onu çok seviyor ama aptal üvey ablası olmasaydı, hala birlikte ve şimdiye kadar evli bile olabilirlerdi. Yebin yüzünden her şey ters gitti.
Gardiyanların Bayan Choi ve Yebin'in cesetlerini dışarı sürüklediğini görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Bıçaklanmıştılar. Lila'nın muhtemelen öldürülmüş olabileceğini anlayınca kalbi hızlı atmaya başladı.
"Buçoküzücü..." dedi kadın köylülerden biri.
"Tanrıaşkınabunu kim yapar?" Bir diğeri yanıtladı.
"Hiç bir fikrimyok."
"Bayan Choi'ninbaşka bir kızıyokmuydu? O da mıcinayetekurbangitti?"
"Hayır. Dünevlerininyakınındaydım ve kraliyetmuhafızlarınınevininönündedurduğunugördüm. Onugötürdüler. Sanırımşatodakibiri de onuntuhafolduğunubiliyordu. İyi ki artıkburadadeğil"
"Kesinsesinizi!" Sanjin onlara bağırdı.
"Onukardeşiylealdatankişi"
"Ben kandırıldım!"
"Evet, sankisanainanacakmışızgibi. Merak etme, bütünkızlarsendennefretediyor. Seni dolandırıcı!" Sanjin daha fazla dayanamadı ve ormana kaçtı. Lila'ya yaptığı şey için özür dileyerek ağlamaya başladı.