the bl𖦹𖦹dy prince / 緯価塩 \ yandere jjk

１２ｔｈ Ｅｐｉｓｏｄｅ（沿悪る）

Lila dışarıda ata binerken Prens Jungkook
kraliyet arabasındaydı. Doğayı görmenin güzel olacağını düşündü. Daegu'ya hiç gitmedi. Babası gitmişti ama o daha doğmamıştı. Daegu'nun Busan'dan ne kadar farklı olduğunu gördüğü için çok heyecanlıydı.

Prens, Lila'sının her an incinebileceğinden endişeliydi. Daha fazla dayanamadı ve sürücüye durmasını söyledi. Arabadan indi ve Lila'yı gördü.

"Ne oldu?"

"Yaralanmandan korkuyorum" dedi yere bakarak. Yüzünde bir gülümseme belirdi.

"İkimizin de ata binebileceğimizi biliyorsun"

"Ama benim atım yok" Lila attan indi.

"İlk sen bin arkana da ben bineceğim." Gülümsedi ve ata biniyor. Lila'ya elini uzatarak ata binmesine yardımcı oldu. Bindiğinde, Lila kollarını beline sararak onu çıldırtır. Gardiyanlar sevimli çifte gülümsüyordu. Lila başını onun sırtına yasladı.

"Hadi gidelim" Jungkook kekeledi. Tekrar hareket etmeye başladıklarında Lila'nın kıkırdadığını duydu.

▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰

Kral Kim, oğluyla birlikte misafirlerinin gelmesini beklemek için kalenin dışında bekliyorlardı. Prens Roung, güzel kızlar olmadıkça geldiği insanları umursamıyordu.

Kral Kim, Busan prensini ata binerken gördüğünde oğlu gibi onun kafası da karıştı. Prens Jungkook leydisine yardım etmek için önce attan indi ve daha sonra Lila'sını kucağına aldı. Yere indiğinde kendini düzeltti, Daegu Kralı ve Prensi'ne reverans yaptı.

Prens Roung, onun reverans yaptığını görünce sırıttı. Prens Jungkook, Kral'a kendisini davet ettiği için teşekkür ediyordu ve Lila sadece onları izliyordu. Prens Roung'un dikkati önündeki kızdaydı. Çok masum görünüyordu ve bunu mahvetmeyi planlıyordu.

"Peki sen kim olmalısın?" Kral sordu. Prens Jungkook gülümseyerek kollarından birini Lila'nın beline sardı ve onu daha da yakınına çekti.

"Ben Choi Lila" kendini tanıttı. "O benim kız arkadaşım" dedi Prens Jungkook.

'Bu daha da ilginçleşecek' diye düşündü Prens Roung.

"Senin gibi güzel bir kızla tanışmak bir zevk." Prens Roung Lila'nın elini öptü. Prens Jungkook'un dudaklarını ısırmasını görünce sırıttı.

"İçeri girelim, taç giyme töreni henüz başlamadı. Siz ikiniz bütün yolculuktan yorulmuş olmalısınız," dedi kral.

"Dürüst olmak gerekirse yorgun değilim."

"Yorgunsan Jungkook biraz kestirmelisin" dedi Lila.

"Sen?"

"Sizin için uygunsa kütüphaneye gidebilirim majesteleri"

"Elbette öyle. Roung, lütfen bayan Lila'yı kütüphaneye götür."

"Tamam baba"

"Lütfen takip edin" dedi kalenin içinde yürürken. Hemen arkasından takip ediyordu. Onu kütüphaneye götürdü. Kütüphanenin Busan'dakine kıyasla ne kadar büyük olduğunu görünce gözleri büyüdü. Prens Roung sadece Lila'nın vücuduna bakıyordu. Onu burada becerme düşüncesi aklına gelince dudaklarını ısırdı. Kütüphanede. Masanın üzerinde.

"Çok teşekkür ederim Prens Roung"

"Sorun değil. Eee Lila sen ve Jungkook ne zamandır birliktesiniz?"

"Birkaç haftadır birlikteyiz. Biz yeni bir çiftiz"

"Ahh...yani siz henüz 'yapmadınız' mı?"

"Hayır...Hâlâ bakireyim. Eski sevgilimle bile o kadar ileri gitmedik. Evlenene kadar bekleme kararıma saygı duydu ama sanırım o kadar uzun süre bekleyemezdi."

"Yani senden ayrıldı mı?"

"Hayır... Yani ben ayrıldım"

"Nasıl?"

"Kişisel"

"Jungkook neden yaptığını biliyor mu?"

"Hayır o da bilmiyor"

"Özür dilerim, güzel gözlerine bakarken dikkatim dağılıyor"

"Uh..."

"Burada seninle kalsam sorun olur mu?"

"S-sorun değil"

Prens Roung, 'Bu gece kesinlikle ona sahip olacağım' diye düşündü.

▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰▰

Prens Jungkook, rüyasında şekerleme yapıyordu, o ve aşkı sonsuza dek mutlu yaşıyorlardı. Üç çocukları oldu. İki erkek ve bir kız. Onu ve onu yöneten Busan'ı hayal etti.

Daha sonra uyandı ve Lila'nın hala geri gelmediğini gördü. Onun sıcaklığını ve kokusunu özlüyordu. Elini öptüğü için Prens Roung'a çok kızdı.

"Eğer onun üzerinde bir şey denerse..."

"Onu öldüreceğim." dedi Roung'un şarabına zehri dökerken.