✩.・*:。≻───── ⋆♡⋆ ─────.•*:。✩
Soğuktu. Her nasılsa, soğuktu. Sıcaklık aslında düşük değildi de. Jimin, battaniyesiyle örtülmüş haldeydi ve çarşaflarına dolanmıştı, yüzünü yumuşak yastığına bastırmıştı. Sıcak olmalıydı, ama neden içinin bu kadar soğuk olduğunu hissediyordu?
Küçük çocuğun gözleri titreyerek açıldı, hafif güneş ışığı panjurların arasından parlamaya çalışıyordu, odayı zar zor aydınlatıyordu. Jimin gözlerini kırpıştırarak çevresine uyum sağlamaya çalıştı, görüşü biraz bulanıktı. Tanıdık yatak odasını gördü, dün geceki olaylar aklına geldi.
Jimin sırtüstü döndüğünde, neden bu kadar soğuk hissettiğini anladı. Yatakta onun dışında kimse yoktu, sırtında hissettiği sıcak bir göğüs yoktu, artık onu sıkıca tutan güçlü kollar yoktu.
"Jungkook-ah?" Jimin mırıldandı, sesi bir fısıltıdan biraz daha yüksekti, kulağa biraz hırıltılı ve niyetlendiğinden çok daha sessiz geliyordu.
Siyah saçlı olan neredeydi? Öylece gitmiş miydi?
Kaşlarını çatan Jimin oturdu, kollarını gerdi ve kasları biraz ağrıdığı için boynunu çıtlattı... şey, bilirsiniz - dün gece yüzünden.
"Jungkook-ah?" Jimin bir kez daha denedi, bu sefer biraz daha yüksek sesle. Yataktan kalkarken bacakları biraz titriyordu, sabahın erken saatlerinde olduğu için. Kısa bir an için Jimin çok hızlı kalktığından gözlerinin önünde siyah noktalar belirdi. Pembe saçlı çocuğun eli dengesini düzenlerken başına gitti, "Jungkook-ah?"
Jimin dikkatle odasından çıktı, neredeyse parmak uçlarında yürürken yumuşak adımlarla, ayakları altındaki yumuşak halıya bastı. Aniden pişmiş yumurta kokusu burnunu doldurdu, ağzı anında sulandı.
"Kook-ah?" Daha kısa olan erkek nihayet mutfağa ulaştığında bir kez daha konuştu, bakışları Jungkook'a düştüğünde olduğu yerde durdu.
Genç olan sadece Jimin'in iç çamaşırlarından birini giymişti, tavayı karıştırırken sırtı Jimin'e dönüktü. Jungkook onun varlığını fark etmiş olmalıydı ki, omzunun üzerinden arkasına bakarak ve o muhteşem parlak gülümsemesini sunarak, "Hey, ufaklık, uyanmışsın." dedi, hemen ardından dikkatini tekrar yemeğe verdi, "Bize kahvaltı hazırlayabileceğimi düşünmüştüm. Sorun olur mu?"
Jimin gözlerini kırptı, tavanın veya yemeğin yandığını göremeyince şaşırdı. Dürüst olmak gerekirse, birisinin onun için yemek pişirdiği ve kötü olmadığı tek zaman Jin'in onun için yemek yaptığı zamanlardı.
"Sen yemek yapabiliyor muydun da?" Jimin merak etti ancak Jungkook'a yaklaşırken sorduğu bu sorunun biraz kaba olduğunu fark etti, yine de sormuştu artık.
Yaklaşınca, tezgahın üzerine yerleştirilmiş olan krepleri gördü. Jungkook ne kadar zamandır ayaktaydı?
Daha uzun olan sorusuna kıkırdarken ona baktı, "Yapamayacağımı sana düşündüren ne? Yemek yapabiliyorum, ama ne yalan söyleyeyim, krep ve çırpılmış yumurta yapmak o kadar da zor değil." diye yanıtladı Jungkook, tavayı almadan önce. Sonra tezgaha doğru döndü ve çırpılmış yumurtaları ayrı bir tabağa koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
illuminate : jikook (çeviri)
Fanfiction"Eğer bunu değiştirmek istiyorsan, bana haber ver, sana yardım edeyim." dedi siyah saçlı çocuk, aniden tezgaha yaslandı. "Ne demek istiyorsun?" Jimin sözleri karşısında şaşkına dönerek nefes verdi. "Seks, Jimin, sana öğretebilirim." Tamamen platonik...