Siyah saçlı bir santim bile yerinden kıpırdamadı, kolları Jimin'in etrafına dolanmıştı, onu korumak istercesine titreyen vücudunu kendine yakın tutuyordu.
"K-kontrol etmen lazım." Jimin fısıldadı, burnunu Jungkook'un boynuna sürttü.
Jungkook güçlü bir biçimde başını iki yana salladı, "Hayır, seni şu an yalnız bırakmayacağım." Reddetti.
"Ya önemliyse?" Jimin, hiç kimsenin Jungkook'u gece geç saatlerde rahatsız etmeyeceğini düşünerek - en azından çok önemli bir şey değilse - yumuşak bir şekilde belirtti. Eğer acil değilse, en azından sabaha kadar bekleyebilirdi.
"Hayatımda senden başka daha önemli bir şey yok. Her neyse, her kimse bekleyebilir," dedi Jungkook ve parmak uçlarını Jimin'in sırtında gezdirirken bir kez daha başını salladı.
Ufak olanın kalbi titredi ama yine de Jungkook'un kolunu çimdikledi, "Acil bir şey olabilir, Kook-ah."
"Senin rahatın, güvenliğin ve sağlığın benim için her şeyden daha önemli ufaklık," dedi Jungkook, Jimin'le göz göze gelerek, "Seni bırakıp hiçbir yere gitmem şu an Jimin-ah," dedi ve dudaklarını Jimin'in alnına bastırdı, bir süre daha böyle kaldı - sanki kelimelerin basitçe yapamayacağı bir şeyi ifade etmeye çalışıyormuş gibi.
Başparmağının ucunu Jimin'in elmacık kemiği boyunca nazikçe gezdirerek onun ahu gözlerinden düşen yaşları sildi - şimdi o gözlerde yorgunluk ve Jungkook'un içlenmesine neden olan bir şey vardı.
Rahatsızlık mıydı? Korku muydu? Hayal kırıklığı mıydı?
Her ne ise, Jungkook'un yüreğini sıkıştırdı.
"Canım," diye mırıldandı Jungkook, bakışları Jimin'in kahverengi gözbebekleri arasında gidip geliyor, cevaplar aramaya çalışıyor, orada olması gerektiğini bildiği sevgiyi bulmaya çalışıyordu, "Jimin-ah, ben-"
"Sadece sarıl bana" diye fısıldadı Jimin, yüzünü Jungkook'un boynunun kıvrımına saklarken bakışlarını kaçırdı, "Lütfen, sadece sarıl ve bırakma."
Jungkook hiç tereddüt etmeden kollarını Jimin'in narin bedenine daha sıkı sardı, kalpleri birbirleri için atıyordu ve bu ses ikisi tarafından da duyulabiliyordu.
Ufak tefek oğlan buna odaklandı - Jungkook'un kalbinin atışına. Kendi ritminin sakinleşmesiyle rahatladı.Öyle duruyordu ki, onları rahatsız eden kişinin Jungkook ile çok da acil bir işi yoktu, zili tekrar çalmak yerine gitmeyi tercih etmişti. Giderayak afallayan Jimin kim olabileceğini merak etti.
Neden tekrar çalmadan gitmişti?
İki oğlan bir süre daha nazikçe sarmaş dolaş kaldı, ikisi de kaç dakika geçtiğinin farkında değildi ama bu gerçeği de mühimsemiyorlardı, sanki tek soluklanma yolları buymuş gibi birbirlerine sarılmaya ihtiyaç duyuyorlardı - sanki ayrılmayı seçerlerse boğulacaklarmış gibi.
Jimin kendini bir uyku sersemliğinin içinde buldu, bitkinlik ele geçiriyordu bedenini. Ancak hala birkaç dakika önce olanları anımsıyordu.
"Beni duymadın," diye fısıldadı Jimin, Jungkook parmak uçlarını Jimin'in sırtında gezdirerek tenini okşamaya başlamıştı.
"Hm?" Jungkook, Jimin'in sesini duymuşçasına mırıldandı, ancak ne dediğinin bilincine varmamıştı henüz.
"Beni duymadın," diye tekrarladı Jimin usulca.
Alıklaşan Jungkook başını yana eğdi, "Ne zaman? Ne demiştin ki sen?"
Jimin yutkundu, "Güvenli kelimeyi ilk kez kullandığımda durmadın," dedi sessizce, bilmediği bir nedenden dolayı bu kelimeleri yüksek sesle söylemekten korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
illuminate : jikook (çeviri)
Hayran Kurgu"Eğer bunu değiştirmek istiyorsan, bana haber ver, sana yardım edeyim." dedi siyah saçlı çocuk, aniden tezgaha yaslandı. "Ne demek istiyorsun?" Jimin sözleri karşısında şaşkına dönerek nefes verdi. "Seks, Jimin, sana öğretebilirim." Tamamen platonik...