Dokuzuncu Bölüm

272 19 16
                                    

Kültür Hırsızı'nı ilk kez yazmaya başladığımda 2015 yılında bir Nisan akşamıydı. Büyük beyaz bir masada oturup kulaklığımla son ses müzik dinleyerek kafamda bir şeyler kurmaya çalışıyordum. O sıra hangi müziği dinlediğimi hatırlamıyorum ama bana bir köprünün üstünde koşan bir erkek ve bir kızı hayal ettirecek kadar heyecanlıydı. Adamın bir şeylerden kaçtığı ve bundan keyif aldığı bariz belliydi ama kızın neden konuşamadığını o gün ben de bilmiyordum. İki günde bir bölüm atardım, çok iyi hatırlıyorum. Cümleler ellerimden öyle güzel akıyordu ki bir ara kitabın birkaç ay içinde bitecek olması beni endişelendiriyordu.

Sonra özel hayatımla ilgili bir şeyler gelişmeye başladı. Tarihi çok iyi hatırlıyorum, 15 Temmuz zamanlarıydı. Daha önce hiç tecrübe etmediğim duyguları deneyimlemiştim. Beni yerimden eden ve bu günlere değin uzun bir süre toparlanmama izin vermeyen olaylar iki kelimeden oluşuyordu; hayal kırıklığı. Sandığım hiçbir şey artık öyle değildi. Yeniden yazılmam gerekiyordu ama bu sefer de yazmayı unutmuştum. Sadece hayal kurabiliyordum ve 2016'dan beri güvende hissedebildiğim tek sığınak kafamın içi olmuştu.

Öyle ki, bir yerden sonra Kültür Hırsızı'ndan koptum, bilenler bilir. Kendi hayatımı sil baştan yaparken bunu Kültür Hırsızı'na da yapmam gerekiyordu çünkü eski hali bana aptallıklarımı hatırlatıyordu. Ya diğer her şey gibi onu da yakıp yıkacaktım ya da şimdiki halime ayak uydurmasını sağlayacaktım. Bu süreçte Patron bana epey direnmişti. Kendini bir türlü yazdırmıyordu; kimseyi ve hiçbir şeyi kaale almayan adam bu kez bana da aldırmıyor, eskisi gibi kafamın içinde koşmuyor aksine olduğu yerde duruyordu.

Diye düşünüyordum önceleri.

Ama şimdi dönüp baktığımda, meğer benim kendime gelmemi bekliyormuş. Büyük bir sabırla. Bana çok güzel bir ağabey oldun Kültür Hırsızı, ilk teşekkürüm sana.

Diğer minnetim ise sizedir arkadaşlarım.

Belki bir elin parmağını geçmez sayınız ama eğer Kültür Hırsızı bugün sadece kafamın içinde değil, aynı zamanda burada da nabız atıyorsa bu sizin sayenizdedir. Sabrınız, anlayışınız ve umutlarınız karşısında size sahip olduğum için o kadar şanslıyım ki, bunca kaygının içinde bir tek sizdiniz 'merak etme, biz buradayız ve seni bekliyoruz' diyen. Bana çok güzel birer abla oldunuz, ikinci teşekkürüm size.

Ve Gizem. Benim manevi kardeşim. Kültür Hırsızı hakkında yaptığımız her konuşmada yeni bir farkındalık kazanmamı sağladın, terapi gibi geçen muhabbetlerimiz için son şükrüm sanadır. Bana sahip çıktığın için derinden bir teşekkür sunuyorum ellerine. Kabul etmen dileğimle.

Bölüm sonunda görüşmek üzere, hoşça kalın.


Geçenlerde çay demlemek için aldığım ancak şimdi kullanma fırsatımın olduğu Fransız presimin ne zamandan beri kırık olduğunu bilmediğim bir yerinden usulca tezgaha doğru sızan sıcak çay büyük bir göle benzeyene kadar hiçbir şey yapamıyordum. Çünkü bu, bu sabah gördüğüm rüyayı üçüncü hatırlayışımdı;

Daima karanlık olacak bir sokakta kaybolmuştum. Ya da herkes böyle zannetsin istiyordum çünkü kapısının önünde durduğum binanın aslında kime ait olduğunu biliyordum; Patron'la bizim evimizdi.

Kaygılı bir halim vardı çünkü Patron'u arıyordum. Onun da beni aradığını biliyordum ama bir türlü kavuşamıyorduk. Duygu durumum çok karışıktı. Hissettiğim kaygının yanında biraz kızgınlıkta dolaşıyordu çünkü Patron'un benim olmadığım bir arkadaş grubunda çok eğlendiğine dair bilgilerim vardı. Öyle ki, iki binanın arasından başka bir sokağa çıkmadan önce onları sokak boyunca koşarken görmüştüm. Bir elin beş parmağını geçmiyorlardı ama neşeleri gecenin bir körü göğü aşıyordu. Aralıktan başımı uzattığımda en ön safta koşan Patron'u hemen tanıyıvermiştim. Elinden sımsıkı tuttuğu kızın ise yüzünü halen daha hatırlayamıyordum ama o an hissettiğim şeyin içimde koca bir yangına sebep olduğunu çok iyi biliyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 27, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kültür HırsızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin