-3-

188 17 12
                                    

 Bilincinin yavaşça yerine gelmesiyle Hange gözlerini aralamaya çalıştı. Ciğerlerine dolan tozlu hava burnunun yanmasına neden olurken öksürmüştü. Hala bilinci tam yerinde değilken birden kafasından aşağıya dökülen soğuk su ile kendine gelmiş, gözleri anında açılırken suyun soğukluğuyla birlikte belini gererek başını arkaya atmış, titremişti.

 Derin nefesler alırken etrafına bakındı. Gözlüğü olmadığından dolayı etrafı buğulu görüyordu. Gözlerini ilk bulunduğu yerde gezdirmişti. Demir parmaklıklarının olduğu karanlık yeri dışarıdan içeriye dolan az buz ışık aydınlatıyordu. Yerde kurumaktan kahverengiye dönen kan kalıntılarına bakmasıyla yutkunmuş, başını kaldırıp karşısına baktığında biri kısa ikisi uzun üç beden görmüştü. Bu bedenlerden biri Levi, diğeri boynuna kılıç tutan kumral saçlı oğlan ve sonuncusu ise...bir saniye, Erwin?

''Tch, senin uyanmanı beklemekten gına geldi artık.''

 Tanıdık soğuk sesi duymasıyla birlikte her ne kadar ortam uygun olmasa da Hange'nin içine bir sıcaklık oturmuştu. Hem sevdiği kişiyi hem de beraber büyüdükleri çocukluk arkadaşları Erwin'i görmesi onu kısa süreliğine de olsa güvende hissettirmişti. Ama Hange kendine garanti vermiyordu, her ne kadar kendisi bu ikiliyi kendilerinden bile daha iyi tanıyor olsa da onlar onu tanımıyordu. Bu yüzden ona zarar vermek konusunda hiçbir tereddütleri olmayacaktı.

''Levi...'' dedi Hange yeni yeni açılan sesiyle. Kollarının uyuştuğunu hissederken öne doğru getirmeye çalıştı. Gelen zincir sesiyle birlikte yukarıya doğru baktığı zaman kollarının duvara, iki taraftan zincirlerle sabitlendiğini görmüştü. Bu kadının yeniden yutkunmasına neden olurken gözlerini tekrardan önündeki bedenlere çevirdi. Kumral saçlı oğlan duvara doğru dayanmış, elinde bir pense tutarken yüzünde Hange'nin tepkileri sayesinde oluşan keyfi bir sırıtış vardı. Erwin sorularını kadına sormak için beklerken, Levi ise ellerini kirletmemek adına siyah eldivenlerini ellerine giyiyordu.

''Şimdi sana bir kaç soru soracağız, eğer hepsini dürüstçe cevaplarsan canın yanmaz.'' dedi Erwin derin bir nefes alarak ''İlk olarak, buraya nasıl geldin?''

 Hange ne diyeceğini bilemedi. Daha bu konuya uyduracağı yalanı düşünmeye zamanı olmamıştı. 

''Ben...ben hatırlamıyorum.''

 Hafıza kaybı taklidi. Bu ucuz numara şu anki durumunda onu kurtarabilecek tek şeydi. Sarışın başını sallamıştı, şimdilik yutmuş numarası yapmaya karar verdi.

''Pekala. Dış Dünya'dan geldiğini var sayarak soruyorum; Paradis'i nereden biliyorsun ve kim seni buraya getirmeye teşvik etti?''

 Son sorulan soruyla beraber Hange direkt olarak gözlerini Levi'a dikmişti. Cevap tam olarak karşısında, ona kaşlarını çatarak kollarını göğsünde birleştirmiş bir vaziyette bakıyordu. Kadın buğulu gözlerini yeniden Erwin'e çevirip kaşlarını çatarak ve sesini yükselterek cevap vermişti.

''Nerden mi biliyorum?! Tanrı aşkına devlerle dolu bir Dünya olduğundan haberim bile yoktu! Nasıl bilmiş olabilirim sence? Neyim ben Jack ve Fasulye Sırığı'nda ki Jack mi?! Ayrıca sen az önce Hollanda'ya Dış Dünya mı de-''

 Hange'nin lafını bölen şey Levi'dan karnına inen sert bir tekmeydi. Öyle sert vurmuştu ki, zavallı kadın darbeyi aldığı an yere kan kusmuştu. Öksürüklere boğulurken kısa olan kadının at kuyruğunu kavrayarak başını geriye doğru çekmiş, yüzüne bakmasını sağlamıştı.

''Sence bizim senin dalgalarınla uğraşacak zamanımız var gibi mi görünüyor?''

 Kadının karnına tekrar diziyle bir tekme geçirirken Hange'nin kesik inlemesi odada yankılanmıştı. Kısa olan kadının saçını bıraktığında başını çevirip ağzına gelen dolu kanı tükürdü. Nefes nefese kalırken yutkundu. Ah, şu an Hange için bir su o kadar iyi olurdu ki...

Tonight or Never//LevihanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin