-14-

105 16 20
                                    

"Ne demek tanıyorum Hange-san?"

"B-Bunu şu an açıklamak biraz zor." kulağına ilişen darbe sesleriyle durup dinledi, yaklaşık iki kat yukarıdan oldukça yoğun metal çarpma sesleri geliyordu. Ne planlıyordu acaba? Katil olan kişi Levi'ydı ve bu da durumu normalinden daha korkunç kılıyordu. Panikleyecek zaman yoktu. Biraz daha durup bu konu hakkında düşünmeye devam ederse saçmalayacağını biliyordu. "Baban mı yoksa sen mi söylemiştin yoksa o...sarı oğlan mı bilmiyorum ama; kendi bilinçaltımda oluşan evrenlerde dolaştığımdan dolayı tanıdığım kişiler her seferinde karşıma çıkıyormuş. Öyle bir şeydi. Ah! Çok kötü bir hafızaya sahibim, yaşlanıyorum."

"Buradan nasıl çıkacağız Hange-san? Eğer hemen gitmezsek o adam elbet bizi yakalayacak."

"Düşünüyorum..." çözüm aramaya çalışırken eli bir anda karnına gitmiş, bastırarak yoklamıştı "Eren bana yumruk at."

"Ne?"

Oğlanın şaşkın sesinin olduğu tarafa doğru döndü;

"Buraya gelmeden önce yaptığım karışımı şişelere doldurup yutmuştum. Bana yumruk at ki kusabileyim."

"A-Ama bu çok..." bakışları titrerken yutkundu. Daha önce kimseye o denli sert vurmamıştı. Hatta daha önce kimseye vurmamıştı! "ya kusturacak kadar vuramazsam?"

"Sorun değil! Sadece hızlı vur ve karnıma gelecek şekilde yap."

Hange oldukça sakindi. -en azından Eren öyle sanıyordu- Sanki sürekli bunu yapıyor gibi. Kadının rahat tavırlarına bazen o kadar bağlanıyordu ki, içinde oldukları durumu unutuyordu. "P-Pekala...şimdi o zaman..." elini yumruk şekline sokarken bir süre karşısında bekleyen kadını izledi. Cesaretini toplaması lazımdı, sevdiği birine vurmak elbette istemiyordu ancak; vurmak için vurmayacaktı. Eğer Hange'yi kusturabilirse ikisinin de hayatı kurtulurdu. Ama başka yollarda vardı! Vuramazdı, bu yüzden aklına gelen fikirleri sıraladı. "Hange-san başka kusma yolları da var, onları deneyelim!"

"Hepsini teker teker deneyecek zamanımız yok Eren...buradan hemen gitmek zorundayız."

"Ama ben size..."

"Eren! Kendini topla." oğlanın yanına gidip yüzünü elleri arasına almıştı. Göremediğinden istemsizce biraz sert şaplatmış, Eren'in yüzünü buruşturmasana sebep olmuştu. "Naif olmak için zamanımız yok, harcadığımız her dakikada ölüme biraz daha yaklaşıyoruz. Eğer burada öldürülürsek sonsuza dek yok olacağız!" merdivenlerden kendilerine gittikçe yaklaşan adım ve metal sesleri duyuluyordu. Hange paniklemişti, artık ipler kopmuştu. Eren'i olabildiğince hızlı ikna etmek zorundaydı "A-Amaçladığımız hiçbir şeyi yapamayacağız! Eğer buradan çıkarsak aradığın kişiye de çözüm bulacağım. Ama önce buradan gitmemiz lazım, anladın mı bebeğim?"

"A-Anladım Hange-san."

Hange gülümseyerek geri çekildiği zaman kulağı hala yankılanan seslerdeydi. Çok kalmamıştı yakalanmalarına. Tam ağzını açıp Eren'e yeniden kendisine vurmasını söyleyeceği zaman karnında hissettiği sert darbe savrulmasına, yere düşmesine neden olmuştu. Öksürürken kendini öne doğru attı, karnı acıyordu ama hala kusacak kıvamda değildi.

"H-Hange-san iyi misiniz?!"

"Durma Eren."

Bu sefer yaklaşan sesleri Eren'de duydu. İkili daha da paniklemeye başlarken art arda bir kaç sefer vurdu, bu çözüm gerçekten işe yarayacak mıydı? Hange'nin ağzından kanlar gelmeye başlamıştı. Yoksa bu deli kadının kendine bilerek verdiği ceza mıydı? Emin olamıyordu. Bu yöntem hiçte kusturacak gibi değildi. Kapıda duran seslerle beraber omuzlarından tutup bu sefer karnına dizini geçirmiş, Hange en sonunda öne doğru yıkılıp kanla karışık kusarken bolca öksürmüştü. Bir an nefesinin kesileceğini ve öleceğini sandı. Eren o kadar sert vurmuştu ki...

Tonight or Never//LevihanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin