-10-

132 21 24
                                    

Yataktan kalktığı gibi kusmaya gitmişti. Teklifi kabul ettiğinden beri Grisha ile deneyler yapmaya başlamışlardı. Günde en az üç-dört kez Grisha'nın hazırladığı 'özel sıvı'yı içerek evren geçişi yapıyordu. Bu onu yormaya ve aynı zamanda delirtmeye başlamıştı. Çünkü o kadar fazla evren geçişi yapıyordu ki, bu artık hem normal hem de mental sağlığını etkilemeye başlamıştı. Duydukları zihninden çıkmıyordu...sanki her geçiş yaptığı evrendeki insanlar hala onunla konuşuyordu.

"Bayan Zoe, hakkınızda tutuklama kararı çıktı."

"Doktor Zoe, hastayı kaybediyoruz!"

"Maalesef bebeğinizi kaybettik."

"Çocukluğumuzdan beri senden hep nefret ettim Hange."

"Bay Zoe, maalesef kansersiniz."

"Hange, Levi öldü!"

Dayanamayarak çığlık attı. Eskisinden bile felaket durumdaydı. İlk başta sadece yeniden Levi'la tanışıp beraber mutlu bir hayat yaşamak istediği deneyi, şimdi ona neler yaptırıyordu. "Yoruldum." diye geçirdi içinden. Bu deneyin sonucu nereye varacaktı? Nereye kadar böyle devam edecekti? Grisha neler deniyordu?

Kafayı yemiş kadını acı dolu gözlerle izledi Eren. Hayatında hiç kimseye bu kadar acınası bakmamıştı. Koşup sarılmak, babasını itmek istiyordu ama yapamıyordu. Kaydettiği sonuçları kontrol ederek çay içen babasına baktı. Kadının kusma ve atak çığlıklarını duyduğu halde nasıl bu kadar rahat olabiliyordu?

"Baba...bence ara vermeliyiz." dedi Eren.

Grisha gözlüklerini biraz burnuna doğru kaydırırken oğluna baktı. "Sebep?"

"Hange-san'ın halini görmüyor musun? Bu gidişle hastalanacak."

Eren'in endişesi gözlerinden okunuyordu. Elindeki belgeleri masaya bırakırken oğlunun elini tuttu. Hala masum bir çocuktu. "Bunu yapmak zorundayız Eren, annen için. Yoksa anneni bir daha görmek istemiyor musun?"

Babasının manipülesinin başladığını hissetmesiyle gergince yutkundu yeşil gözlü oğlan. İşte bundan nefret ediyordu. " T-Tabii ki istiyorum."

"Güzel. O halde, küçük bir fedakarlık gibi düşün." Gülümseyip destek verici bir sıkışın ardından masadan kalkarak lavaboya, kusan kadının yanına gitmişti. Kapı pervasızında dururken alkışlamaya başladı.

"Harika gidiyorsunuz Profesör Zoe! Sizi canı gönülden tebrik ediyorum."

Hange kusmayı bitirdiği zaman sifonu çekmiş, ağzını silerek ayağa kalkmıştı. "Teşekkürler Profesör Jaeger..." sesindeki yorgunluğa engel olamadan adama bakarak bir gülüş sundu. "Özür dilerim, kusmamdan dolayı fazla ara veriyoruz. Sanırım hastalanıyorum."

Evet, bu olay biraz Grisha'nın sinirine dokunmaya başlamıştı. Kadının solmuş halini çok net bir şekilde görüyor, atak çığlıklarını duyabiliyordu. Hange'ye üzülüyor muydu emin değildi. Kafasında sadece tek bir odak nokta vardı ve şu an diğer insanları düşünecek durumda asla değildi. Amacı için elindeki imkanları sonuna kadar kullanacaktı. Yüzüne samimi, yalancı bir maske oturtarak kadını cevapladı;

"Ah, hiç sorun değil! Hasta olduğunuzdan değil, vücudunuz ilacı atmaya çalıştığından dolayı kusuyorsunuz. Merak etmeyin bu iyi bir şey." gülümsedi "içeri geçip oturun, kontrolleri halledeceğim."

Hange adamı onaylamak lavabodan çıkmış, odaya giderek kendini masadaki sandalyelerden birine atarak gözlerini kapamıştı. O kadar yorgundu ki onu izleyen oğlanı bile fark etmedi. Eren son iki haftadır kadını iyi bir şekilde gözlemlemişti. İlk haftalar sürekli saçma şakalar yapar, çok fazla konuşur ve her deney sonrası garip bir heyecanla zıplayarak başına gelenleri anlatırdı. Şimdi ise günlük konuşma bile yapmıyordu. Sadece uyanıyor, yemek yiyip babasıyla deney üzerine çalıştıktan sonra kusmaya gidiyor, daha sonra yorgunluktan bayılıveriyordu. Eren kadına üzülmeye başlamıştı. Her ne kadar babasına söylemese de bu deneyi istemesinin amacı annesi falan değildi. Kötü bir evlat gibi gözükebilirdi. Bunu kendi de biliyordu. Ama geride bıraktığı bir aşkı vardı...onu istiyordu.

Tonight or Never//LevihanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin