-12-

108 14 35
                                    

"Eren!"

Hange duvarlara tutunarak ilerlemeye çalışırken bir yandan da başını çevirerek etraftan gelen sesleri duymaya çalışıyordu. Göremiyordu, bu yüzden duyma yetisini iyi kullanması lazımdı. Katilden önce Eren'i bulmak zorundaydı.

"Eren, nerdesin?!"

Eli kapı eşeğine değdi. Biraz daha ileri götürürken duvarların eşikten sonrasında bittiğini anladı. İçinden durumuna lanetler okurken kapı eşeğini tutmayı bırakmış, kendini dar koridordan açık alana atarken yutkunarak bulunduğu geniş alanda durmuştu. Şu an nerede olduğu hakkında en ufak fikri yoktu. Rastgele adımladı. "En kötü bir şeye çarpıp burnumu kırarım." diye düşünerek adımlamaya devam etti. Etrafta hiç ses yoktu. Ne adım sesi, ne havanın çıkarttığı sesler, ne de en ufak genleşme sesi. Hiçbir ses yoktu. Bu yüzden Hange nerede olduğunu tam kavrayamıyordu.

Ayağını sertçe yere vurdu. Etrafta yayılan ses dalgaları sayesinde buranın her neresi ise oranın girişi olduğunu anlamıştı.

"Eren!"

Tekrar bağırdığı sırada bazı sürtünme sesleri duydu. Daha sonra bir kaç adımlama ve gıcırdayan metal sesinin ardından katları, alanı saran bir oğlan sesi duyuldu;

"Hange-san!"

Hange duyduğu sesle derin bir nefes verdi. Şu an Levi karşısında diz çöküp evlilik teklifi etse bile bu kadar mutlu olamazdı. Eren'in yaşadığını öğrenmenin rahatlığı sayesinde gerginliği biraz azalmış, güveni artmıştı.

"Eren, bana olduğun yeri söyle. Gelip seni alacağım."

"Y-Yapamam Hange-san ben...ben bağılıyım ve bilmiyorum!"

"Siktir..." kendisi kördü. Eren'in bilmemesi de durumu daha fazla zorlaştırıyordu. Ayrıca bağlıydı! Katil denen yabancı çoktan Eren'i bulmuş ve bağlamıştı. Başına açılan işler bitmiyordu resmen. Oğlana kızamazdı, sonuçta bu evreni yaratan onun babası Grisha'ydı. "Tamam, tamam bebeğim...şimdi sakin ol ve bana bu yeri tanımla."

Eren büyük bir korkuyla etrafına bakınırken çenesi titriyordu. Uyandığı zaman bağlıydı ve önünde bir kaç damla kan görmüştü. Hiçbir yeri acımıyordu, demek ki kanların sahibi kendisi değildi. Bulunduğu yer ameliyathane tarzı bir yerdi. Kocaman, rutubetten yeşile dönmüş gri duvarlar, tam odanın ortasında duran ameliyat masası ve tezgahların üstünde bulunan tıbbi kavanozlar. Kendisi ise duvarların henüz çökmemiş yerlerinden birine sabitli bir şekilde zincirliydi.

"B-Burası bir hastane Hange-san! Ben de galiba..bir ameliyathanedeyim? Burada bazı aletler ve yatak var."

Oğlanın dediklerini kafasında tartarak düşündü; "Sesin yukarıdan geliyor ameliyathanede olamazsın. Müdahale odası gibi bir yer olması lazım. Endişelenme, seni bulacağım."

Hange daha önce hastane laboratuvarında yer aldığından dolayı hastanenin içine çok olmasa da hakimdi. Eğer burası bir hastane ise bulunduğu açık alan lobi olmalıydı. Sağ tarafa doğru savsakça ilerledi, kendisini herhangi bir şeye çarptırmaya çalıştı. En sonunda bedeni merdiven saplarına çarptığında tutarak sarsılmasını durdu. Yavaşça ilk basamağa bastı. Daha sonra yere eğilerek diğer basamaklar arası mesafeye bakarken elleriyle bularak üst kata ilerledi. Katil acaba hastanede miydi? Eren konuştuğunda bile yabancı bir ses duymamıştı. Demek ki hastanede değildi. Öyleyse neredeydi? Hange'nin gözlerini dikip Eren'i bağlayarak gitmiş miydi?

"Eren şimdi seninle bir oyun oynayacağız tamam mı?"

Bir yandan sıradaki basamağı bulmaya çalışırken diğer yandan ses çıkarmadan Eren ile konuşmak zordu. Hange bulunma ihtimallerini göze alamazdı, bu yüzden birbirlerini bulana kadar oldukça sessiz olmalıydılar.

Tonight or Never//LevihanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin