Yıllar hızlıca akıp gitmiş, Beren artık eskisi gibi değildi akşamları eskisi gibi sıçramıyor ve sayıklamıyordu ya da zamanla ona alışmıştı. Zaman öylesine hızlı akıyordu ki yaklaşık on dört sene geçmesine rağmen ailesi Beren'in hastalığının tam teşhisini koyan ne bir doktor, ne de bir tedavi bulabilmişti. Beren artık on sekiz yaşında olduğundan dolayı okula gidiyor, arkadaşlarıyla eğleniyordu. Çok fazla arkadaşı olmasa da yanında ona arkadaşlık yapan kişilere hastalığı konusunda tek bir kelime dahi etmiyordu.
Akşamları eskisi kadar erken yatmak yerine geç yatmayı tercih ediyor, sabahları okula gitmek için ise her öğrenci gibi zorlanarak erken kalkıyordu. Eskisi kadar korkulacak sıçramalar, buz gibi terlemeler olmadığından dolayı Şükran ve Fırat, Beren'in durumunu eskisi gibi önemsememeye başlıyor, bu önemsememe sonucunda da doktora gerek duyulmamaya başlanıyordu.
Beren büyüdüğü için odada artık tek yatıyor, uykudan uyandığında terli atletini artık kendisi değiştiriyordu. Çünkü her sıçrayışta buz gibi ter boşalması vücudunun bir parçası olmuştu. Yine her akşam olduğu gibi odasına gidip çok erken sayılmayacak bir saatte uykuya daldı. Şükran ve Fırat ise çocuklarının yatması sonucunda kendi yataklarına geçtiler. Çocuklarının odasıyla kendi odalarında pek mesafe olmadığından dolayı içleri rahattı. Kapılarını açık bıraktıklarında rahatlıkla Beren'i görebiliyorlardı. Gece saat bir, iki suları Beren sayıklamaya başladı bu seferki daha da ilginç ve daha da şüphelendiriciydi. Kız uykusunda sürekli annesinin arkadaşı olan Nermin'i sayıklıyor ve uyanmıyordu.
"Nermin..."
Yaklaşık beş dakika boyunca sayıklayan Beren, yine her zamanki gibi beşe kadar sayarak derin bir nefes alışla uyandı. Yatağında dikleşerek ciğerlerinin havayla dolmasını bekledi. İşin ilginç tarafı bu sefer hiç terlememiş, korkmamış ve ilk kez rüyasını hatırlıyordu. Hemen yatağından kalkıp başucunda duran pelüş terliklerini giyip karşı oda da yatan ailesinin odasına gitti. Heyecanlandığı ses tonundan açıkça belli oluyordu.
"Anne kalkın!"
Korku ve endişe içinde uyanan Şükran ve Fırat neler olduğunu anlayamadı ancak kendilerinin de korktuğu yüz ifadelerinden belli oluyordu.
"Ne oldu Beren iyi misin?"
Beren'in sesindeki heyecan bir gram bile eksilmemişti ve kendisine yöneltilen soruyu cevaplandırdı.
"İnanamayacaksınız ama rüyamı hatırlıyorum, anne rüyamı hatırlıyorum! Hemen doktoru arayın, kaç senedir tek bir rüyamı hatırlayamadım şimdi gördüğümü hatırlıyorum, kesin bu işte bir iş var. Çabuk anne doktoru ara."
Beren söyledikleri karşısında sessiz kalan annesi ve babasının ne yapmak istediğini anlayamadı ve konuşmaya devam etti.
"Anne size diyorum iyi misiniz?"
Anne ve baba sessizliğini koruyorken kızları yüzlerine anlamsızca bakıyor senelerdir bu anı beklemelerine rağmen neden bu kadar doğal karşılandığına anlam veremiyordu. Soru sorar bir ses tonuyla "Neler oluyor? Bana anlatmak istediğiniz bir şey mi var?" dedi ve annesinin suratına bakmaya devam etti. Şükran ise suratını ekşitmiş bir şekilde kızına bakıyordu. Kadın derin bir nefes alarak "Beren git ve sana yat dedim!" dedi ve kendi yatağında yorganın içine büzüşerek yattı.
Beren yaşananlara anlam veremiyordu. Babası tüm konuşma boyunca kızının suratına bakmıştı. Annesi ise rüyasını hatırlamasını çok normal bir olaymış gibi karşılamıştı. Senelerdir bu an bekleniyordu ama kimse şuan yaşanılanları önemsemiyordu. Beren anne, babasının yatak odasından çıkarak kendi odasına gitti ve yatağına yatarak neden tek bir rüyasını hatırlamazken yıllar sonra şimdiki rüyasını hatırladığını düşünmeye başladı. Kendisinde bir gelişme vardı ve bunu bulacaktı. Dakikalar sonra düşünceleriyle birlikte tekrar uykuya daldı.
Yavaş yavaş güneş doğmaya, tüm aile uyanmaya başlamıştı. Şükran çoktan kalkmış sabah kahvaltısını hazırlamaya başlamıştı. Beren ise yatağında geriniyor kendisine gelmeye çalışıyordu. Dakikalar sonra kahvaltı için hazırdı ve banyoda işlerini hallettikten sonra uzun koridorda mutfağa doğru ilerlemeye başladı. Gece yaşananları ailesine sormak zorundaydı. Çünkü gece ailesi hiç olmadığı kadar tuhaf davranmış ve kendisini korkutmuştu. Ağzına birkaç zeytin sokuşturduktan sonra homurdanarak konuşmaya başladı.
"Dün geceyi hatırlıyor musunuz?"
Sofrada ki sessizlik devam ediyordu. Beren geceki gibi kimse tarafından ciddiye alınmamıştı. Sabırla aynı soruyu tekrar sordu ve sustu. Şükran ise ağzındaki yiyeceğin bitmesinden sonra içeceğinden bir yudum aldı ve "Hayır, neler oluyor Beren iyi misin?" dedi. Beren annesinin susmasından hemen sonra yutkundu ve "Gece sizin yanınıza geldim ve size rüyamla ilgili bir şeyler söyledim. Gerçekten hatırlamıyor musunuz?" dedi. Tekrar susarak anne ve babasının gözlerinin içine bakmaya devam etti.
Dakikalar sonra aynı yanıtı geri alan Beren, ciddi anlamda nasıl olur da ailesinin yaşananları hatırlamadığını ve bunun nedeni merak etmeye başlamıştı. Ya hastalığı gün geçtikçe ilerliyordu ya da kendisi deliriyordu. Aniden bir korna sesi belirdi ve çantasını alıp servise binmek için masadan kalkarak kapıya yöneldi.
Kitap basım sürecinde. Çıktığı zaman instagram hesabımdan çekilişler yapacağım. Takip etmeyi unutmayın!
İnstagram: barisugar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece 5 Saniye (RAFLARDA)
Bilim KurguBeren doğduğu günden beri, normal insanlar tarafından garipsenecek kötü olaylar yaşamaktadır. Rüyalarından sıçrayarak uyanması ile başlayan bu korkunç durum bununla sınırlı kalmaz ve kızın başına beklenmedik şeyler de gelmeye başlar. Beren, içine d...