Bölüm Yedi

12 4 19
                                    

Yuchan güne küçüğünün ağlamasıyla başlamıştı bugün. Pan günlerdir ilk kez ağlayarak uyanmıştı, normal bir bebek için ağlayarak uyanmak doğaldı ama o Yuchan geldiğinden beri ilk kez ağlıyordu. Hızla kalkıp Pan'ı beşiğinden aldı Yuchan ve sakinleştirmeye çalıştı. "Ssshhh.. tamam güzelim, yok bir şey. Neden bu kadar içli ağlıyorsun anlamadım ki?" Pan'ın böyle ağlaması içini parçalıyordu ama belki de Yuchan'ın yaşadığı hayal kırıklığını hissetmişti o küçücük bedeninde, bu yüzdendi şiddetli göz yaşları. "Acıktın mı sen? Sütümüzü içelim mi bebeğim?" Minik eline tonla öpücük bırakıp, gülümseyince Pan usulca sakinleşmeye başladı. Yuchan'ın asık suratı ağlamasına sebep oluyor gibiydi. Gülümsemesiyle de sakinleşiyordu.

Yuchan sakinleşmesinin ardından küçüğü sıkıca sardı ve kokusunu içine çekti. Dün gece uyumadan önce verdi buradan gitme kararını ona sarılırken kısa bir gözden geçirdi ve vazgeçti. Pan'ı bırakamazdı, ona çoktan alışmıştı ve hissettiği aptalca bir kıvılcım yüzünden gidemezdi. Yapması gereken tek şey o kıvılcımı yok etmekti.

"Sanırım dayından etkileniyorum ve bu çok yanlış, belki de daha ilerisi olmaması için gitmem gerekiyor ama seni bırakamam ki. Üç gün de sana çok alıştım küçüğüm, kokuna, gülüşüne." Bu defa yüzünü okşayan minik parmakları öptü. "Şimdi bunları unutup, karnımızı doyuralım tamam mı?" Kucağına aldığı küöüğü ile odadan çıkıp aşağı kata indi. Dean'in çoktan sabah mutfak tezgahının üzerine dizdiği sütlerden aldı. Hızla ılıtıp, Pan'ın biberonunu doldurup salona geçti ve tekli koltuğa yayılıp Pan'a sütünü içirmeye başladı. Pan sütünü bitirirken de onunla sohbet etmeye devam etti. Üç gündür bu evde tek arkadaşı sayılırdı sonuçta.

"Aslında aptallık bende, gidip etkilendiğim adama bak." Dedi sessizce, salonda tek olmalarını fırsat bilerek. Kendisine kızıyordu aslında. Bunca yıl kimseye karşı bir şey hissetmemişti, öptüğü insanların bile pek bir etkisi olmamıştı ama onun yanında durmak bile nefesini kesiyordu. Bu saçmalıktı, bunun bir açıklaması yoktu.

"Sende haklısın, bir de dünyada başka adam yok gibi senin dayını seçtim. Kesin aklımı kaybetmiş olmalıyım." Söyledikleriyle sütü biten Pan güldü, Yuchan ise ona gülerek karşılık verdi. Delirdiğini düşünüyordu, küçücük bir çocukla duygularını konuşuyordu resmen, kendisini anlamıyordu bile. Tam her şey başına yıkıldı sanarken Wheein bu işi önüne sunduğunda hayatının bu denli değişeceğini hiç düşünmemişti. Küçücük bir ruhun onu besleyeceğini ve hiç olmayacak bir ruha çekileceğini hesaba katmamıştı. Bu ancak filmlerde olurdu, yani Yuchan böyle düşünüyordu. Hani fakir ama gururlu genç ve zengin iş adamı, tam olarak böyle bir filmin içine hapsolmuş gibi hissediyordu.

"Küçük hanım bu sabaha da neşe katıyor sanırım." Dedi Donghun merdivenlerden gülümseyerek inerken. Yeğeni ve gözlerini alamadığı bakıcısı birlikte harika bir uyum içerisindeydiler. Yuchan'ın o salaş görüntüsünün bile kendisini etkilemesi ilginçti, buna bir neden bulamıyordu Donghun kendi içinde. Salona doğru geçip sehpadaki tableti aldı ve kurcalamaya başladı. Şirkete gitmeden programını kontrol ediyordu.

Yuchan duyduğu sesle başını Donghun'a çevirip yutkundu. Şirkete gitmek için çoktan hazırlanmış görünüyordu. Göz kamaştırıcıydı ve bu teklikeliydi. Beyaz dar gömleği bedenini iyice sarmıştı ve birkaç düğmesi açıktı. Lacivert takımı ise insanın kontrolünü kaybetmesine sebep olacak cinstendi. Dalgalı saçları spreyle geriye taranmış olsada birkaç teli alnına düşüyordu ve sadece kısa bir an parmaklarını o saçlarda hayal etti Yuchan. Bu düşüncesinden sıyrılmasıysa uzun sürmedi, o patronuydu ve hemen kendisine gelmesi gerekiyordu. Ayrıca patronu olmasa bile, Lee Donghun onun gibi birisine asla bakamazdı. Arkadaşlarının da söylediği gibi etrafı göz alıcı mankenler ve güçlü bir çok iş insanıyla doluydu.

Strange LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin