Bölüm On İki

10 5 13
                                    

Yuchan omzunda hissettiği öpücüklere karşı durmaya çalışarak gözlerini aralamadı. Uyuyor gibi görünmek ve biraz daha öpücüğe maruz kalmak istiyordu sadece. Onun tarafından öpülmek harika bir hissti. Kendisini ilk defa ona açmışken tuhaf hissediyordu belki ama Donghun onu çok fazla mutlu ediyordu.

"Seni sonsuza kadar öpebilirim Yuchan ama uyanmalısın güzelim." Dedi Donghun ve bu defa boynundan öptü uzunca. Teninin kendi tenine olan teması küçük olanı yakıyordu adeta. Mızırdanarak uyanır gibi yaptı ve tepesinde dikilen Donghun'a döndü. Tatlı tatlı onu izliyordu. Yuchan'ın kalbi delicesine atmaya başladı. Donghun'un bu denli huzur veriyor olması normal değildi. Onu öpücüklere boğuyor olması, böyle tatlı bakması imkansızdı. Ayrıca aynı yatakta olmaları.

O an yumdu gözlerini Yuchan ve gözlerini dehşetle tekrar araladığında odasındaydı, kalbi ise hızla atıyordu. Dünyanın en güzel rüyalarından biriydi belki de kendisi için ama korkuyordu. Sahiden Donghun'a çoktan böylesine kapılmış mıydı? Rüyalarında görecek kadar mı?

Yattığı yerden doğruldu, o görüntülerden kurtulmak için acilen kafasını dağıtmalıydı. Bunun en iyi yolu ise Pan'dı. Bu sabah erkenden telsizden Pan'ın ağlama sesini duymadığı için şaşkındı. Saat çoktan dokuz olmuştu ve Pan bu saate kadar asla uyumazdı. Erkenden gözlerini açar ve Yuchan'ın gününü sesiyle aydınlatırdı. Bugün ise çıt yoktu. Hızla yataktan kalkıp mavi sabahlığını üzerine geçirdi ve küçüğün odasına gitti. Beşiğinde yoktu, biraz endişelensede Donghun ile beraber olma düşüncesi onu içten içe rahatlatıyordu. Donghun'un odasının kapısı da açıktı hem, demek ki çoktan uyanmıştı.

Yuchan hızla aşağı indi ve karşılaştığı manzara gülümsemesine sebep oldu. Donghun onu kollarına almış sütünü içiriyor bir yandanda dikkatle izliyordu. Adeta gözlerinden öpücükler çıkıyordu yeğeni için. Onu en değerli hazinesi var sayıyordu. Kaba, düşüncesiz herifin tekiydi belki başkalarına ama Pan'ın yanında pamuk gibi yumuşuyordu buz tutmuş kalbi. Kabul etmese de o harika bir baba olurdu, çoktan harika bir dayı olmuştu bile. Bu hayali bile Yuchan'ın kalbini okşamaya yetmişti. Merdivenlerin korumalıklarına yaslanıp izledi, bu manzarayla bir daha ne zaman karşılaşabilirdi emin olamıyordu.

"Aferin benim bebeğime. Çok mu uslu dayısının meleği?" Burnunu küçüğün saçlarına gömüp kokusunu içine çekti. Bu sırada Pan gün güzelleştiren bir gülüş saçtı etrafına. "Annen gibi kokuyorsun dayıcım, onun kadar masum, onun kadar neşe saçıyorsun etrafına." Derin bir nefes aldı ve alnına bir öpücük bıraktı biten biberonu kenara indirirken. "O da senin gibi bir gülümsemesi ile var olmayan ülkemi var ederdi." Diye tamamladı sözlerini ve burukça gülümsedi.

Yuchan alt dudağını ısırdı gözleri dolduğunda. Nedenini pek bilmesede, Donghun'un derinlerinde ne kadar acı çektiğini hissedemese de görüyordu. Bu yüzdendi böylesine hırçınlığı, umursamazlığı. Hem dağınık saçları, pijamaları ve buruk gülümsemesi ile fazla masumdu. Geçen gece yaşananları unutturacak kadar masum. Yuchan'ın karşısında sanki iki tane bebek vardı ve hala hatırında olan rüya kendisine hiç yardımcı olmuyordu.

"Anneni özledim ufaklık, hemde çok." Pan'ı sıkıca sarıp kokusunu çekerek öptü Donghun, küçük onun kucağında hiç mızmızlanmıyordu. "Beni dizginleyen hep  oydu. Şimdi dayıyı kontrol etme sırası sende küçüğüm." Ona çok alışmıştı, bu saatten sonra onsuz yapamazdı. Onunla sakinliyordu hayata olan öfkesi. "Biliyorum zor ama sen Pan'sın, çocukluğumun elinden tutarsın, annen gibi, Wendy gitti ama sen varsın." Kocaman bir gülümsemeye karşılık Pan'dan da aynısını aldı. Küçük olan onu anlamıştı sanki.

"Neyse Wendy bizi izliyor değil mi? O yüzden harika dayı, yeğen olalım anlaştık mı?" Kendi söylediğine gülüp tekrar öptü yeğenini. Ardı ardına öpücükler bıraktı. İzlendiklerinin farkında bile değildi. Yuchan söyledikleriyle çoktan duygulanmıştı. Donghun sığınacak bir kalp bulduğunda her şeyiyle teslim olacak bir adamdı gücünün yanında.

Strange LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin