02/mavi

35 5 2
                                    

Yüzüme yediğim şiddetli darbeyle gözlerimi açtım. Yüzüme bakan endişeli bir yüz vardı. Tabiki de Aysu..
"Çok şükür açtın gözlerini."dedi. "Ahenk ya kendine gel kızım, birden bir baktım yere doğru gidiyorsun."

Gözlerimi kapatmadan önce beni tutan boşluğa göz attım.
Boşluk.. Orada sadece boşluk vardı.
Bir boşluğun beni tuttuğunu sanmak da neyin nesiydi? Tamam ben hep deliydim ama böyle bir hayal gücünü de kendimden beklemiyordum.

Aysu "Kime diyorum kızım ben ya"diye söylenip beni dürtmeye başladı.
Kafamdaki delilik balonlarını teker teker patlatıp etrafa savurdum. Sonra Aysu'ya tokat attığı yeri göstererek :

"Sağ ol ya , çok kibarsın gerçekten." dedim. Aysu tepki verdiğim için bir oh çekip "Hanfendiye uyandırma beğendiremiyoruz, ben kurbağa prensin miyim seni öperek uyandırayım.."dedikten sonra "İyisin di mi?"dedi.
"İyiyim iyiyim,hava bastı herhalde beni."dedim.
Aysu "O zaman hadi bakalımm partiye gidip havamızı ortaya saçalım."diyerek kalktı ve beni de kolumdan çekiştirmeye başladı.

Siyah topuklu ayakkabılarımızla ses çıkara çıkara partinin yapılacağı binaya doğru yürümeye başladık. Daha doğrusu gökdelen de diyebiliriz.
Simsiyah renkli bir nehrin kenarına ışıl ışıl parlayan bir gökdelen dikmişlerdi. Gökdelenin üzerinde daha önce toplantı binasının kapısında olan 'Zifir' armasından vardı. Kapı yine altın ve gümüş karışımı bir maddedendi.

Partiyi gökdelende yapmak da ne demekti?
Sanırım bu Zifir denen şirket düşündüğünden daha zengindi. Aklıma gelen bir gerçekle hüzünlendim.
Çünkü insanlar renkler tekrar bulunsun diye şirkete sürekli bağış yapıyordu.

Kapıdan girdikten sonra nehri gören cam asansörle , partinin yapıldığı en üst kata çıktık. Nehre bakan gözlerim ,toplantı salonunda olduğu gibi yine puslandı ama umursamadım.

Kata geldikten sonra içecek almak için bar kısmına gittik. Herkes içki söylerken ben kahve istedim. Aysu da çilekli süt..
Biz böyle insanlardık, yapacak bir şey yoktu.
Siparişimizi alan adam bana yoğun bir şekilde baktıktan sonra arkasını dönüp siparişlerimizi hazırladı. Tekrar bana baktı. Kulağıma doğru yaklaştı ve konuştu:
"Erkek arkadaşından şiddet görüyorsan, bu yüzündeki izleri o sana yaptıysa bana çekinmeden söyleyebilirsin."dedi.
Bir an şok olduktan sonra Aysu'nun tokadını hatırladım. Konuşmaları duyan Aysu göz devirdi.
Aysu "Sen karışma birader,bu ikimiz arasında."dedikten sonra adam şok olmuş gözlerle baktı.
Biz de içeceklerimizi alıp hızlıca oradan uzaklaştık. Dayanamayıp gülmeye başladık..

Sonra partinin ortasına doğru ilerledik. Ortamda Jorge Balanco-summer soul çalıyordu. Duvarlardaki yazıları inceledim.

'Renginizi ortaya çıkarın.'
'Yine mi renk, yine mi dans.'

gibisinden sözler vardı duvarlarda.
Tepemizde 20 tane falan açık siyah renkli disko topları dönüyordu. Tam ortada insanlar dans ederken, köşelerde de sohbet edip oyun oynayanlar vardı.

İçeceklerimizi içmek istediğimizden oyun oynayanların yanına gittik. Bir grup genç oturmuş ciddi ciddi acaba kahve gerçekte ne renktir diye tartışıyorlardı. Aysu:
"Sanki renklerden haberleri var da, pembe desek çok anlayacaklar sanki."diye mırıldandı.
"Bence mavidir ya."dedim.
"Sanki mavi renk ne demek biliyorsun da."dedi Aysu.

"Aman kızım nereden bileyim, sallıyorum işte ya."dedim.
Aysu pipetle çilekli süt içerken oyun oynayanlara kınayıcı bakış attı.
"Şu an Okyanus canım ayıcığım olsa da ona sarılıp uyusaydım. Şunları görmektense Okyanusumu tercih ederim."dedi. Birkaç saniye sonra birisi arkamızdan geçerken bize şiddetli bir şekilde çarptı.
Aysuyla ben hiddetle arkamızı döndük. Açık siyah saçlı, bizden bir tık uzun, üzerinde Zifir'in arması şeklinde bir kolye taşıyan çocukla göz göze geldik.

Zifiri AhenkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin