1 - Prolog- Sıradan Bir Keder

17 2 0
                                    

28 Mayıs 2011


Bitti. Bu onu son görüşüm.


Sınava kadar kalan son beş günde kimse derse gelmeyecek. Vedalaşmalar ve son son yapılan şakaların acımsı tadı dilimin ucunda. Bu acıyı yaşamamak için zaman zaman bu dershaneye gelmemiş olmayı bile dilemiştim ama artık çok geçti.

Nihal ablanın birlikte bir şeyler yapma planı da tutmadığına göre ona son kez bakabiliyorum demektir bu. Görüş alanımı kapatan bir koridor dolusu ergene içimden hayıflanıp farkında olmadan ayağa kalktığımda o da kalkıp telaşla bana baktı.

--"Ne oldu gidiyor mu?" Omuz silkip bakışlarımı koridora çevirdiğimde o da ayrı yöne baktı.

--"Ha şimdi ha beş-on dakika sonra abla, ne fark eder?"

Sesim kısıktı ama yine de ona doğru hafifçe eğilmiştim. Derdimi bir tek o biliyordu. Karşı sınıfın yakışıklısı, benim umutsuz aşkım, Nihal ablanın deyimiyle esmer bomba.. Hasan..

Ablam başını sallayıp elini omzuma koydu.. Bugün pozitifliğinin işe yaramayacağının o da farkındaydı. Bir daha karşılaşmamak üzere ayrılıyordu esmer bombayla yollarımız. Zaten hiç kesişmiş miydi o da belli değildi ya..

İsmen tanışmamıştık ama birkaç kelime etmiştik. Bir türlü bundan ileri gidememiştik. Daha doğrusu ben gidememiştim. Çünkü onun böyle bir derdi yoktu.

Öğrenebildiğimize göre kız arkadaşı yoktu ve bu yıl olmasını da istemiyordu. Hedefi mekanik mühendisi olmaktı ve netlerine bakılırsa -ki bakıyorduk- başaracaktı. Dikkatini dağıtacak bir şey istememesi de gayet anlaşılır bir durumdu.

--"Bir kere daha sorayım mı kız? Belki bu sefer bir-ikisini ikna ederim de o da gelir. Ne dersin?"

Nihal ablanın sorusuyla Hasan'a bakmaya çalışmayı  bırakıp yerime oturdum.

--"Sen bilirsin, benim umudum kalmadı artık. Hem gitsek ne olacak?"

Dediğim gibi umut yoktu benim için. Hasan bu yıl da sonraki yıllarda da benim olmayacaktı. Ailesine dair bir bilgimiz yoktu ama kız arkadaşlarının hepsi açıktı. Belki de tesettürlü birini istemiyordu.

Hocanın isterseniz çözün diyerek verdiği teste bakıp kalemimi elime aldım. Edebiyat testiydi, yani bana göre çerezdi. İlk soruyu okurken Nihal abla yanıma çöktü ağır ağır.


***


Zil sesi duyulduğunda gözlerimi kaldırıp bir an olsun onu görebilmek için koridora baktım ümitle. Aradaki insanlar gittiğinde nihayet onu görebildim. Her zamanki hırkasını giymişti. Sütlü kahve renginde, daima üzerinden düşecek gibi duran ama ona çok yakışan bir hırkaydı bu.

Sırasına otururken bir anlığına kafasını kaldırdığında bana bakacak mı diye nefesimi tutup bekledim. Bakmadı. Ben de gözlerimi önümde duran aptal teste çevirip kenar boşluklarını karalamaya başladım. Gergin ya da üzgün olduğum zamanlarda bunu yapardım. Test umrumda değildi.

Satırların ve şıkların üstünü de karalamaya başladığımda sınıfa giren hocanın sesiyle kendime geldim. Kağıdı aceleyle sıranın altına çekip önce ikiye ardından dörde katlandım ve çaktırmadan çantama tıktım.

--"Bugün son gün çocuklar. Umarım hepiniz sınavda çok güzel sonuçlar alırsınız."

Salih hocanın yumuşak ve neşeli sesi bu kez beni sakinleştirmeye ya da onu dinlememi sağlamaya yaramamıştı.

Savaş YarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin